26 Temmuz 2010 Pazartesi

KENDİMİZİ YÖNETMEK

“Kişinin bir ülkeyi yönetebilmesi-kontrol edebilmesi, o kişinin kendisini kontrol edip yönetebilmesinden daha kolaydır.
Çünkü bir ülkenin yönetiminde kişinin mahiyetindeki diğer insanlara, kurumlara ve ülkede meydana gelen olaylara dışardan bakabilmesi mümkündür.
Ancak, bir insanın kendisini kontrol edebilmede, kendisine dışarıdan bakabilmesi oldukça zordur ve çoğu zaman da mümkün değildir.

Tayfun Özenç
02/06/2010

20 Temmuz 2010 Salı

Hüseyin Avni DEDE - Çınaraltı Şairi

TEK ŞEKERLİ ÇINARALTI
Mustafa ağbi, hacı baba, sen ben,
bilirim bir ölüm suskunluğudur yalnızlığımız,
yalnızlığımız Beyazıt çınaraltı biraz,
biraz sahaflar çarşısı,
bakırcılar çarşısı biraz.

Camili han ’da bir köşe. Bodrum han’da bir bira.
çünkü çınaraltı bir tabela anladık.
anladık yeni bir gökyüzü "yolgeçen’
bunu bir boynu bükük çınar,
eski para alınır deseniz şimdilik,
şimdilik söylenmesi kolay bir türkü değildir.

Mustafa ağbi, hacı baba, sen ben,
boğaz köprüsü bize ne kadar uzak,
tarabya bize ne kadar yakınsa,
ne olursa olsun yaşamı tanırız,
biraz daha utanırız geceden,
acıdan biraz daha utanırız.

Mustafa ağbi, hacı baba. sen ben,
çınaraltı biraz gökyüzü,
yeni bir gökyüzü çınaraltı biraz,
kirazlı mescit sokağı’nda şen apartmanı
bahçesinde iki kiraz.

Hüseyin Avni DEDE

Dr. Eric PEARL ile söyleşiler II

“Bunun bir tedavi yada terapi olmadığı bilincinde olmak, önemli diyorum. Ve böylece belli bir düzen dahilinde buna ihtiyacınız olmaması gerektiğini, ne tür bir şifanın gerçekleşeceğiyle ilgili herhangi bir söz veremeyiz, yahut garantide bulunamayız. Bunu anlamanız önemli. Ve böylece hem uygulayıcı hem alıcı son derece rahat olurlar. Kendilerini evrenin onlara takdim etmek üzere ne verecekse vermesine açarlar tamamen. Önemli olan tek tek hepimize açık olduğudur bu hediyenin. Tekrar Bağlantı şifası vererek veya alarak, bu hepimize açıktır. ”
 “Bir olma hali ,evrenle birlikte olmak aynı zamanda sıfır noktalarında olmak..Bilginin daha yoğun olduğu alanlarda. Biz insanlar, sadece sıkışmış, yoğunlaşmış bilgi alanlarıyız.
Bizden uzaklaştıkça daha az yoğun olmaya başlıyor, yaklaştığımız zaman şekil aldığımız için tekrar sıkışık ve yoğun hale geliyoruz, dolayısıyla bilincin yoğun olduğu alanlar aslında bizim insan olarak gördüğümüz alanlardır. Oysaki bilinç bütün bu alanda yaygın vaziyettedir. “
 “Tekrar bağlantı şifası” demin söz ettiğim çok daha yüksek seviyede frekanslarla bağlantı kurarak elde ettiğimiz bir şifa türüdür. Tekrar Bağlantı ise bizi evrene bağlama sürecidir. Böylece tekrar bağlantı, sizi olmanız gereken yaşam yolunuza yani beklediğinizden daha da hızlı koyabilecek bir süreçtir. Ve böylece bu süreç içinde bir miktar şifa kendiliğinden doğal olarak gerçekleşir.”
 “Havaalanından çıktım. Derin bir nefes aldım. İşte o an eve dönmüş gibi hissettim. Sanki benim evim hep burasıydı. Şehri tanıdıkça aşık oldum diyebilirim. O duygularımı hiç kaybetmedim. Senenin 300 günü dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna gidip seminerler veriyorum, Ne zaman bir kaç gün dinlemek istesem, aklıma hep ISTANBUL’a gitmek geliyor. Boğaz’da bir balık yemek, dostlarımı görmek, sohbet etmek….”
 “Ellerindeki HEDİYE’ nin kıymetini bilsinler ve Türkiye’nin ışıklanması için katkıda bulunabilirler.”
                                                
Eric PEARL

Dr. Eric PEARL ile söyleşiler I

“ Şifa bir çok şekilde gerçekleşir. Tekrar Bağlantı Şifası ile çalışırken salt “enerji” şifasından çok daha fazlasıyla çalışıyoruz. Salt enerjinin ötesine genişleyen bir şifalandırma ve kendi içinde “ışık” ve “bilgi” taşıyan çok katmanlı şifalandırma tayfı kullanıyoruz. Bilinç-Gerçek. Farkındalığımızı arttırarak kendimize kim ve ne olduğumuzu bilme izni verince, Tanrı ile, sevgi ile ve evrenle bir olabiliriz ve farkındalığımız arttıkça birbirimizle olan bağımızın da farkına varırız.”
 “Tekrar Bağlantı Şifası bizi herkesle ve her şeyle çok daha derin bir seviyede yeniden bağlar ve bu yeniden bağlama o anda bizi resmin bütünüyle birleştirir. Bu birleşim aniden gerçekleşir. Bu da bizi şimdiye kadar erişebilmek için çeşitli güçlüklere katlandığımız şifa frekanslarına otomatikman ulaştırır.“
 “Şifa dengedir. Arazların ortadan kalkması değildir. Eğer öyle olsaydı, tedavi veya terapi olarak tanımlanırdı. Dengeyi getirdiğimizde, artık bir maksada hizmet etmediği için semptomlar kendiliklerinden ortadan kalkar, çünkü hastalığın ortaya çıkmasının sebebi artık yoktur. Bu gerçek şifanın esasıdır.”
 “Tekrar Bağlantı Şifası sizi tekniğin ötesine, bir varoluş şekline taşır. Artık siz bu şifa enerjisisinizdirve o da sizdir. Elinizden onunla beraber titreşmektenbaşka bir şey gelmez. Dikkatinizi topladığınız anda sizden akmaya başlar—ve bazen de akışın kuvveti sizin dikkatinizi odaklar. İşte bu şekilde Tekrar Bağlantı Enerjisi ile çalışmaya başlarsınız - farkına vararak- dikkatinizin ona odaklanmasını sağlayarak. Birçoğunuz için kitabı okuduğunuzda bile başlayacaktır.”
 “Tekrar Bağlantı Şifası yeni, değişik ve gerçektir Ve hayatınızın geri kalanında dramatik bir iyileşme yaratabilir. Bu bizim şimdimiz. Bu bizim geleceğimiz.”
                                                                                
Eric PEARL

GURDJIEFF ve DÖRDÜNCÜ YOL II

"Bilgi başka şeydir anlama başka şeydir. Anlama bilginin varlık ile ilişkisine bağımlıdır. Anlama, bilgi ve varlığın bileşkesidir. İnsan sadece kendini incelemenin ve müşahedenin değil fakat kendisini değiştirmek amacıyla kendi üzerinde çalışmanın gerekli olduğunu anlamalı, her şeyi bir bütün halinde BAŞKALARININ ONU GÖRDÜĞÜ GİBİ kendisini bütünüyle görmelidir. Bu amaçla insan, hayatının farklı anlarına, farklı duygusal durumlarına ait kendisinin "mental fotoğraflarını" çekmeyi öğrenmelidir. Eğer bir insan bir şeyi hatırlarsa onun için hatırlanması daha önemli olan diğer on şeyi unutur. Ve özellikle kendisi ile ilgili olan şeyleri, belki evvelce çektiği o "mental fotoğrafları" kolaylıkla unutur."

"Dünyada cereyan eden büyük çaplı her olay dışardan yönetilir; Ya tesirlerin rastlantı eseri olan bileşimleri veya genel kozmik kanunlar tarafından yönetilir. İnsanların her şeyden çok sessizlikten korktukları, konuşma eğilimimizin kendini savunmadan kaynaklandığını ve daima bir şeyleri görmekten, kendine bir şeyleri itiraf etmekten kaçınma temeline dayandığı açıkça görülmelidir."

"Uyanma, insanın hiç bir yere varamayacağını ve nereye gideceğini bilmediğini idrak etmesiyle başlar. Birliğin çokluğa dönüşüm kanunlarını incelemeden önce, bütün evrenlerin tüm çeşitlilikleri veya birlikleri içerisinde bütün olayları yaratan temel kanunu incelemeliyiz. Bu, "Üç prensip" ya da Üç kuvvet" kanunu dur. Bu kanun, hangi mikyasta olursa olsun, hangi âlemde cereyan ederse etsin, molekül seviyesindeki olaylardan kozmik olaylara kadar, farklı ve birbirlerine karşı "Üç kuvvetin bileşimi ve karşılaşmasıdır." İlk kuvvete aktif veya müspet, ikinciye pasif ya da negatif, üçüncüye ise etkisiz kılan kuvvet denilebilir."

 "Evrenin bundan sonraki temel kanunu yedi kanunu veya oktavlar kanunu dur. Bu kanunun anlamını kavramak için, evreni titreşimlerden meydana gelmiş olarak kabul etmek gerekir. Bu titreşimler, evreni oluşturan maddenin, en incesinden en kabasına kadar, bütün çeşit, safha ve yoğunluklarında faaliyet göstermektedir. Çeşitli kaynaklardan çıkmakta ve birbirleriyle kesişerek, çarpışarak, güçlendirip, zayıflatarak, durdurarak çeşitli yönlerde ilerlemektedirler." Şayet oktav arası titreşimlerin azaldığı anlarda ilave şoklar yaratılabilirse doğru, yön değiştirmeden devam edebilir. Herhangi bir yerden kendiliklerinden gerekli anlarda gelen tesadüfî 'şoklar' ümitleri ile avunmak, doğaldır ki mümkün değildir. Böyle bir durumda, insana iç eğilimlerine 'inançlarına ve eğilimlerine ters düşse bile' yel nereden eserse oraya gitme, 'nehrin akışı içinde yüzme' ya da başarısızlığı ile kendini uzlaştırarak yeniden yapmaya başlama seçeneği kalmaktadır. Veya faaliyetinin bütün çizgilerinde 'entervallerin' zamanını tanımayı ve 'ilave şokları' yaratmayı, diğer bir ifade ile kozmik kuvvetlerin gerekli anlarda, 'ilave şokları' yaratmada faydalandıkları yöntemi kendi faaliyetlerine uygulamayı öğrenebilir."

GURDJIEFF ve DÖRDÜNCÜ YOL I

“Yüreğin gerçeğini özleyen, arayan, hayatın getirdiği problemleri çözmeye çabalayan, şeylerin ve olayların özüne ve kendi varlıklarının içine nüfuz etmeye çalışan sorgulayıcı zihinler vardır. Bir insan sağlam şekilde muhakeme eder ve düşünürse, bu problemleri çözerken hangi yolu takip ederse etsin, kaçınılmaz şekilde kendisine dönmeli ve işe, kendisinin ne olduğu ve içinde bulunduğu dünyadaki yerinin ne olduğu probleminin çözümüyle başlamalıdır." 

"İnsanlar uyumaktadırlar ve bunu kabul etmezler. Bütün insanlar sadece makinedirler, bütün faaliyetleri mekaniktir. Psikoloji insanlarla ilgilidir, makinelerin incelenmesi için psikoloji değil mekanik bilimi gerekir. Bir makine kendini tanıyamaz, tanıdığında makine olmaktan çıkar. İnsan hareketlerinden sorumludur, makine değildir."
"İnsan birçok BEN sahibidir. Her insanın içinde 5–6 bazen daha çok ama sınırlı sayıda BEN vardır. Bunlardan her biri yönetimi ele aldığında kendinin asıl BEN olduğunu yani EFENDİ olduğunu sanır ve diğer benlere ait en ufak bilgisi olmaz. İnsanda bu BEN değişimlerini kontrol edecek hiç bir şey yoktur. İnsan ve makine bu durumu fark etmemekte, bilmemektedir. Benler, rastlantıların gücü ile veya mekanik olan dış dürtüler tarafından yaratılmışlardır."
Eğitim, taklit, okuma, dinin uyuşturuculuğu, sınıflar, gelenekler, yeni sloganların cazibesi dış tesirlerdendir. İnsanın bireyselliği yoktur, bir tek büyük BEN sahibi değildir, birçok kendini ben sanan benlere bölünmüştür. Her bir küçük ben kendini BÜTÜN adına çağırmaya yetkilidir; anlaşmaya, anlaşmamaya, söz vermeye, kararlar almaya muktedir ki, sonradan bütün diğer benler bunların sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalacaklardır. Her küçük ben'in imzaladığı çeklerin ve akitlerin sorumluluğunu yüklenecek olması, insanın yani Bütün'ün trajedisidir."

"İnsan hapishanededir ancak bunun farkında değildir. Farkına varan her aklı başında kişi hapishaneden kaçmak ister, kaçmak için tünel kazmak lazımdır. Bunun dört gerekli şartı vardır; a) Özgür olmadığını, hapishanede olduğunu kabul etmek. b) Evvelce hapishaneden kaçabilmiş kimselerden yardım almak. c) Kaçış organizasyonu asla tek kişi olarak gerçekleştirilemez. Bir grup çalışması elzemdir. d) Büyük bir çalışma ve çaba gereklidir : "belirli bir amaca yönelik şuurlu çabalar."


"İnsanların feda etmeleri gereken en önemli şey "ıstıraplarıdır. İnsan öyle yapılmıştır ki; ıstıraba olduğu kadar asla başka şeye o kadar çok bağımlı değildir. Zevklerden daha kolay feragat edilir. Istırap olmadan bir şey kazanılmaz ama ayni zamanda insan ıstırabını feda ederek işe başlamalıdır."



                                                                                           

G.I.GURDJIEFF

GURDJIEFF

George Ivanovitch GURDJIEFF
1866 yılında Kafkasya'da fakir Rum bir babadan ve Ermeni bir anadan doğmuştu, çocukluğu Kars'ta geçmişti ve 1949 yılında Paris'te dünyaca ünlü bir öğretmen olarak vefat etmişti. Gurdjieff sistemini kurmadan önce bir gezgin olarak Hindistan, Tibet, Orta Asya, Anadolu, Orta-Doğu ve Mısır'da hayatın sırlarını öğrenmek üzere 20 yıllık bir arayış yolculuğuna çıkmıştı.
 Kısaca "Dördüncü Yol" veya "İnsanın Ahenkli Gelişimi" diye tanımlayabileceğimiz Gurdjieff sisteminin esas teması insan yaşamın aslında bir uyku halinde geçtiğidir. Uyanmak için özel içsel çalışmaya girmesi gerekir. Sonucunda insan farkındalık ve daha yüksek bir şuur düzeyine ulaşır. Bunu sağlamak üzere felsefi ve psikolojik seminerler dışında, bazı özel hareketler ve danslar uygulanır. Aklın normal seyrini bozmak, farklı şuur hallerini uyandırmak için çeşitli yöntemler de kullanılır. Hayat hikayesini içeren "Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar" kitabında başından geçen bazı fantastik olayları anlatmıştır.
 Bu esrarengiz adam etrafındaki insanlar üzerine güçlü bir etki bırakmıştır. Öğretileri dolaylı ve dolaysız bir şekilde yirminci asır üzerine derin bir iz bırakmıştır. Birçok batılının Sufizmi anlamasına ve benimsemesine yol açmıştır. Gurdjieff'in modern okültizmdeki yeri bir sır açıklayıcısı olarak yaşayacaktır. Muhtemelen Gurdjieff bütün bildiklerini aktarmadı, sistemi kısmen kendisinin akıl ürünüydü. Hipnotizma ve magnetizma konusunda uzmandı, şifa gücü vardı ancak bunları dikkatlice gizlerdi. Gurdjieff bir katalizördü, bir üstad olarak asıl misyonu insanlarda dönüşüm yaratmaktı. Batıda bir çok tanınmış aydın, yazar ve düşünürü çekmişti.
 Yazılı eserleri üç seri şeklinde yayınlanmıştır, bunları bazı dizilere bölmüştü: İlk dizi “Beelzebub’ın Torununa Hikayeleri”, bin sayfaya aşkın fantastik bir felsefi romandır. İkinci dizi "Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar " ise Gudjieff'in yaşam öyküsüdür. Üçüncü dizi ise “Hayat Ancak Ben Olduğumda Gerçektir” adlı eserlerdir. Ayrıca öğrencileri tarafından bir araya getirilen sözlerinden "Gerçek Dünyadan Manzaralar" (Views from the Real World). Bunun dışında "Gelecek İyiliğin Habercisi" adında kısa bir eserlerini tanıtan bir kitabı vardır.
 Hepsi bütünüyle yeni mantıksal muhakeme prensiplerine göre yazılmış ve tam anlamıyla aşağıdaki üç ana problemin çözümüne yöneltilmiştir:
İLK SERİ: Acımasızca, hiçbir uzlaşma olmaksızın, okuyucunun akıl yürütmesi ve duygularındaki, dünyada var olan her şeye dair yüzyıllardır kök salmış inanç ve görüşleri yok etmek.
İKİNCİ SERİ: Okuyucuyu yeni bir yaratım için gereken malzemeyle bilgilendirmek ve bunun sağlamlığını ve kalitesini kanıtlamak.
ÜÇÜNCÜ SERİ: Okuyucunun akıl yürütmesinde ve duygularında, şimdi algıladığı hayali dünyanın değil de gerçekte var olan dünyanın gerçek ve fantastik olmayan bir temsilinin doğmasına yardımcı olmak.
Gurdjieff'in öğretileri dünyanın çeşitli merkezlerinde özel olarak yetiştirdiği kişiler tarafından halen yürütülmektedir. Eserleri arasında bir bale, 250 kutsal dans veya hareket, öğrencisi Thomas Alexandrovitch de Hartmann ile birlikte bestelenmiş iki yüz piyano eseri vardır.