Bireysel olarak
ışığımızı korumamız gerekiyor.
Uzun ve açıklayıcı
bir yazı yazmaktaydım ki vazgeçtim. Anlaşılmıyor artık uzun yazılar. İnsanların
sadece konsantrasyonu zayıf değil sabrı da az. Madem öyle net söyleyeyim olsun
bitsin: Bildiğimiz medeniyet çöküyor. Dünyanın her yerinde otoriter
rejimler oluşmaya başlıyor. Korku insanlığı ele geçirdi. Korku beraberinde şiddeti
getiriyor. Şiddet sürekli hale geldiğinde kanıksanıyor. Kanıksanınca artık
can yakmıyor. Can yakmayınca insanlar kendilerine zarar verecek durumlar karşısında
çare aramıyor. Bir insan hayatı tehdit eden bir durum karşısında kılını kıpırdatamadığı
bir atalet içindeyse buna delilik denir. Kötü kanıksandığında delilik başlar. Bu
delilik tıpkı ülkemizde olduğu gibi dünyada da gittikçe artıyor. Bizler bu
deliliğin etkisiyle yönetici sınıfın bizi tehlikelerden koruyacağı yalanını satın
alıyoruz. Oysa yönetici sınıf aynı deliliğin etkisi altında. Kulaklar aklı selimi
duyamayacak halde.
Bu durum
azalmayacak. Artarak sürecek; ta ki bildiğimiz medeniyet sonlanıncaya kadar. İnsanlığın
tümü yok olur mu bilmem ama değişmek zorunda olduğu kesin. Bildiğimiz
medeniyet bir hastalıktan, bir tür kanserden başka bir şey değil. Bizim
cehaletimiz ise onun besini. Ya biz yok olacağız ve o beslenemeyip ölecek
ya da biz anlayış değiştirip ona besin vermeyeceğiz ve ölecek. Her iki şekilde
de bu medeniyet ölecek. Sorun hangi şekilde öleceği.
Toplumsal
kurtuluş yalnızca bir hayal. Bireysel olarak ışığımızı korumamız gerekiyor. Duyabilenler: varolanı net değerlendirin
ama sakın ışığınızı yitirmeyin. Olanı doğru değerlendirmek karamsarlık
olmadığı gibi, iyi olanı korumak ve umut da hayalperestlik değildir. Olanı tüm
yalınlığı ile görün ve anlayın ama iyi bir kalbi ve umudu koruyun.
Eğer iyi
kalbi, umudu ve herşeyden önemlisi şefkati ve cömertliği korumazsanız acı çekenlerden,
delirenlerden olacaksınız. İnsanlığın başına gelen tüm bu belanın iki
sebebi var: açgözlülük ve öfke. Bunlar ise neyin eğri neyin doğru olduğunu
ayıramayan bir cehaletten besleniyor.
Kendinizi ve
aklınızı cömertlik ve şefkat ile koruyun. Merak etmeyin bu karanlık inanılmaz
bir aydınlığa gebe. Kalbinizi ve aklınızı arındırmayı sürdürün.
Televizyonuzdan
kurtulun.
Akıllı telefonlarınızdan
kurtulun ya da sadece gerçekten gerekli olduğunda kullanın. Bunu başaramıyorsanız
kurtulmanız daha iyi.
Haberleri
dinlemeyin.
Tüketime kanmayın.
Sadece doğru değerleri
satın alın.
Maddeye değil
deneyime ve içsel ilerlemeye yatırım yapın.
Okuyun.
Kalbi iyi, olanı
doğru değerlendiren, cömert, cesur ve şefkatli insanlarla bir araya gelin. Sık sık bir araya gelin ve konuşun. Bu
size harekete geçme gücü kazandıracak. Böyle olmayan insanlara karşı tıpkı küçük
bir çocuğa karşı olmanız gerektiği gibi anlayışlı olun ama onları hayatınızda
tutmayın. Bırakın hayatınızdan çıksınlar yoksa sizi de aynı bataklığa çekecekler.
-meli, -malı’ları bırakın.
Kendinizi tanımlama
çabanızdan kurtulun.
Alkış beklentinizi
fark edin ve bundan kurtulun.
Verdiğiniz sosyal
rüşvetleri ve bunları ne için verdiğinizi fark edin. Ardından bunu bırakın.
Liderlerin ve öğretmenlerin
görüntüsüne kanmayın. Eğer yalan yanlış beklentilerinizi aşarsanız onlardaki
sahtekarlığı görebileceğinizi unutmayın.
Olağan olun. Kendiliğinden
olun. Tavırlarınızı hesaplamayın. Olmayı yönetmeye kalkmayın.
Cimriliğinizi ve
bunun ardındaki korkuyu fark edin. Cömertlik ve cesaret geliştirin.
Eleştirmeyin. Eyleme
geçin.
Yakınmayın. Ya
kabul edin ya da eyleme geçin.
Suçlamayın. Affedin
ve eyleme geçin.
Durmayın. Eyleme
geçin.
Not: Biliyorum ki
bazıları buna uzun bir yazı diyecek.
Alıntı : Eğitmen CEM ŞEN