19 Haziran 2021 Cumartesi

UNUTMA SÜRECİ (PERDELEME)

SORU: Daha spesifik soracağım. Sadece başkalarına hizmet yolundaki kutbiyetin geliştiği üçüncü yoğunluk derecelerinde, varlıkların daha önceki enkarnasyonlarını hatırlamalarını engelleyen perde mevcut muydu?              
RA: Hayır.                                
SORU: Peki reenkarnasyon (yeniden bedenlenme) süreci bizim şimdi burada deneyimlediğimiz gibi midir? Yani, devre boyunca üçüncü yoğunluk derecesi bedenine çok sayıda giriş ve çıkışlar (fiziksel bedenlenmeler) olur mu?                                             
RA: Evet, olur.                          
SORU: Bizim yıllarımızla ölçülen bir enkarnasyon süresi verilebilir mi? Verebilir misiniz?                                       
RA: En uygun enkarnasyon süresi sizin zaman ölçünüzle yaklaşık bin yıldır. Bu, üçüncü yoğunluk derecesi deneyiminin diğer faktörleri göz önüne alınmaksızın belirtilen bir sabitedir.           
SORU: Demek ki özgür irade sapmasının ilk uzanışından önce perde ya da farkındalık kaybı yoktu. Bundan şu sonucu çıkarıyorum: Bu perde (ya da enkarnasyondan önce olanları bilinçli olarak anımsayamamak), özgür irade sapmasını uzatmak için kullanılan başlıca araçtı. Doğru mu?                                               
RA: Yaklaşımınız sınırlı bir biçimde doğrudur. Evet, ilk araç bu idi.                              
SORU: Bu yanıttan anladığıma göre, Logos amacına erişmek için, ilk olarak, fiziksel enkarnasyonlar sırasında bilinci bilinçaltından ayırma aracını tasarladı. Öyle mi?         
RA: Evet.                                 
SORU: Bu yanıtınızdan yola çıkarak şu varsayımda bulunuyorum: Perde adını verdiğimiz ilk aracın ortaya çıkmasından sonra, birçok başka araç tasarlandı ve kullanıldı. Doğru mu?                 
RA: Geliştirmeler (rafineleştirmeler) olmuştur.      

RA BİLGİLERİ
CELSE 79 - 24 Şubat 1982

18 Haziran 2021 Cuma

SOMA, MAALESEF, GÖZLERİMİZ YAŞLI, YÜREĞİMİZ YANGIN YERİ…

SES ALGISI
9 Nisan 2014, 00:35,  Uykuya dalmak üzereyken..


[Şiddetli patlama ve infilak sesi] algılıyorum ve irkiliyorum.
Patlama sesini çok net ve duru olarak işitiyorum.
Ama bu algı fiziksel duyu organlarım ile değil, bilincimin derinliğinden geliyor.

Sonraki günlerde güçlü sezgilerim ile bizleri kitlesel kedere garkedecek  bir üzücü olayın beklentisi ile huzursuz günler geçiriyorum.

Ve maalesef 3 Mart 1992 tarihinde rüya vasıtası ile sembollerle algıladığım Kozlu maden faciası gibi yine tekrar eden elem dolu bir hadise gerçekleşiyor.
Ses algısının ardından 34 gün sonra 13 Mayıs 2014 ’te, SOMA’da…



Yaşamını yitiren kardeşlerime rahmet diliyor, Yaratan’ın bağrında, O’nun sevgisiyle kutlu yolculuklar temenni ediyorum.
Aileleri ve yakınlarına da sabırlar diliyorum.

NOT:Türkiye tarihinin en büyük maden kazalarından biriyle karşı karşıya... 
Manisa'nın Soma İlçesi'ndeki özel bir şirkete ait kömür ocağında, 13 Mayıs 2014 saat 15.30'da [şiddetli patlama] nedeniyle meydana geldiği iddia edilen yangın çıktı.
Galeride elektriklerin kesilmesi nedeniyle asansörler çalışmadığı için yukarı çıkamayan 400 den fazla  işçinin galerilerde  mahsur kaldığı tahmin ediliyor.

GÜNCEL NOT : 17 Mayıs 2014 itibarıyla toplamda 301 işçinin cesedi ocak galerilerinden çıkartılmış olundu ve kurtarma çalışmaları sonlandı.
Yaşanan bu dram, korkunç bilançoyla birlikte Türkiye'nin şimdiye kadar yaşadığı en büyük maden faciası olarak tarihe geçti.

14 Mayıs 2014-İstanbul







17.06.2021

12 Haziran 2021 Cumartesi

DENEYİMİN ALGILANIŞI

Bir deneyimin Yedi Bilinç Düzeyi’nden algılanışı. (Yedi enerji merkezini tanımlar)

Tekamül eden ve arayan akıl-beden-ruh bileşimi her deneyimi birbirini izleyen (birbirinin sonucu olan) bir seri şeklinde anlar ve idrak eder. Bir varlık, her deneyimi önce ;

(1)Hayatta kalabilme açısından, sonra
(2)kendi kişisel kimliği açısından, daha sonra
(3)Toplumsal ilişkiler açısından,bundan sonra
(4)Evrensel sevgi açısından algılar ve idrak eder. Daha sonra, bu deneyimin nasıl
(5)Özgür iletişim doğuracağı, sonra da bu deneyimin nasıl
(6)Evrensel enerjiler ile birleştirilebileceğini idrak eder, en sonunda da her bir deneyimin
(7)Kutsal olduğunu kavrar.
                                                                                      RA BİLGİLERİ 2
Celse 49,  27 Nisan 1981 

2 Haziran 2021 Çarşamba

ATATÜRK'E SAYGISIZLIK !

 

AYDINLIĞIN TEMSİLCİSİ SEVGİLİ ATATÜRK,   sana hakaret eden vefasız ve dar şuurlu kişilerin vakit geçirmeden vicdan kanalına yönelmeleri en büyük dileğimizdir.



KARANLIĞA HİZMET EDEN DAR ŞUURLU KİŞİLER VE ONLARIN KORUYUCULARI/KOLLAYICILARI ; 
Yaratıcı sizi affetsin, çünkü sizler ne yaptığınızı idrak edemiyorsunuz. 

Işığı farkettiğinizde, karanlığın prensipleriyle tekâmülün çok zorlayıcı ve kollektif bilincin 
hayrına olmadığını sezebileceksiniz. 
(T.Ö, 2.06.2021)


Sadıklar Planı-Ruhsal Tebliğler'den;

İnsanlığın mazisi ve geleceği aydınlıkla karanlık gibidir. Aydınlık, önce ferdin yeni bir şuurudur
Sonra maşeri tekamül olarak Din Günleri'dir. 
Sonra, arzınıza yaklaşan veya uzaklaşan tarzında söyleyebileceğimiz Mekanizma tesirleridir. Sonra, aydınlık, müspet tesir planının insan tarafından keşfidir. 

Karanlığa gelince, ferdin nefsaniyet çengelinden yakalanıp, dar şuura düşmesidir. Karanlık, Din Günleri'nden sonra insanlığa muhakkak vaat edilen kahrın tahakkukudur. 
Karanlık, bir siklusun sonunda eli boş kalmaktır. Karanlık, menfi tesir planına, insanın hizmetkar olmasıdır.

Sadıklar Planı, Ruhsal Tebliğler
(Celse: 70, Tarih: 10. 6. 1965 )


İKİ MUSTAFA KEMAL




ERHAN KOLBAŞI PAYLAŞIMI:


kolbasierhan
(28 Ekim 2018 tarihli paylaşımımdan..)

Büyük vazifeli varlıklar görevlerine “KESİNTİSİZ” devam ederler.. Onların geliş-gidişleri de, üst boyutlarda en ince detaylarına kadar tasarlanan planlar dahilinde yürütülür..Ellerinde görev dosyalarıyla gelirler, gerekeni, gerektiği kadarıyla yaparlar ve kozmik mekanlarına geri dönerler..

Hiç görmediğiniz, yaşamınızda aynı tarihsel dönemi bile paylaşmadığınız bazı varlıklara neden bu kadar güçlü bir sevgi ve bağlılık duyduğunuza anlam veremezsiniz..Bu, onların gerçekleştirdikleri reformlara duyduğunuz saygının ötesinde bir şeydir..Bunun sebebi, bu tür varlıkların bedenlerinden ayrıldıktan sonra da, görev bölgeleri üzerindeki tesir akışını kesintisiz sürdürmeleridir..                
Siz o yüksek tesir alanının içinde, o enerjiyi, en olumsuz koşullarda dahi derinden hissedersiniz..O, sizi dimdik ayakta tutar.

Büyük vazifeliler gerektiği zaman, gerektiği yerde, yepyeni bir görev dosyasıyla yeniden ortaya çıkarlar..Bunları hayal ürünü zanneder, güler geçersiniz..Bir gün bir bakarsınız, yanı başınızdadır.

O gün ışık bir kez daha Anadolu’dan yükselir…

Erhan KOLBAŞI



AYASOFYA ve ATATÜRK

 

Danıştay, Ayasofya ve Atatürk

Yazar, Tarihçi: Sinan Meydan              

sozcu.com.tr,   12/07/2020

“Türklerin İstanbul'dan atılması” ve “Ayasofya'nın yeniden kilise yapılması” gibi emperyalist planları Atatürk bozdu. Atatürk'ün önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı ve sonrasında imzalanan Lozan Antlaşması sayesinde İstanbul, Boğazlar ve Ayasofya kurtarıldı…


AYASOFYA'YA ÇAN TAKACAKLARDI

İstanbul, 13 Kasım 1918'de fiilen, 16 Mart 1920'de de resmen işgal edildi. İşgal kuvvetleri, İstanbul'daki bütün devlet dairlerine el koydular, İstanbul'un yönetimini fiilen ele geçirdiler. İstanbul, 5 yıl işgal altında kaldı.

İstanbul işgal edildikten sonra Yunanistan, Fener Rum Patrikhanesi ile birlikte Ayasofya'yı camiden kiliseye dönüştürmek için çalışmalara başladı.

Yunan Kralı Konstantin, Venizelos gibi yayılmacı siyasilerle birlikte “Büyük Yunanistan”ı kurmak için “Megola İdea” düşüncesini hayata geçirmeyi düşünüyordu. İstanbul'daki Rum Patrikhanesi de “Megola İdea” için çalışıyordu. Bu düşüncenin en önemli sembolü ise Ayasofya'ydı.


İşgal İstanbul'unda Ayasofya'yı yeniden kiliseye dönüştürmek isteyen işgalciler, bazı fotoğrafçılarda minaresiz ve üzerinde haç olan Ayasofya resmi önünde fotoğraf çektirmişlerdi. Kurtuluş Savaşı bu hayalleri bitirdi.


Türkleri İstanbul'dan atma planı 

İşgal yıllarında Yunanistan ve Patrikhane, Ayasofya'nın kiliseye çevrilmesini ve Türklerin İstanbul'dan atılmasını istiyordu. Ancak bunu isteyen sadece Yunanlar ve Patrikhane değildi, İngilizler de aynı düşüncedeydi.

İşte “Türklerin İstanbul'dan atılması” ve “Ayasofya'nın yeniden kilise yapılması” gibi emperyalist planları Atatürk bozdu. 

Atatürk'ün önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı ve sonrasında imzalanan Lozan Antlaşması sayesinde İstanbul, Boğazlar ve dolayısıyla Ayasofya kurtarıldı. 

Eğer Atatürk, Sakarya'yı veya Büyük Taarruz'u kaybetmiş olsaydı, Sevr Antlaşması'nın İstanbul ve Boğazlar planı uygulanacak, böylece İstanbul Türklerin elinden alınarak Boğazlar Komisyonu'nca yönetilen ayrı bir devlet haline getirilecekti. İstanbul'un kaybedilmesi ile Ayasofya da kaybedilmiş olacaktı. 

Bu durumda bırakın Ayasofya'yı, Sultanahmet ve Fatih camileri bile kilise olabilirdi.

Ayasofya Lozan'la kurtarıldı. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması'na ek tahliye protokollerine göre işgal kuvvetleri, Lozan Antlaşması onaylandıktan sonra 6 hafta içinde İstanbul ve Boğazları boşaltacaklardı. Öyle de oldu; 2 Ekim 1923'te İngilizler İstanbul'u boşalttılar, 6 Ekim 1923'te Mustafa Kemal'in askerleri İstanbul'a girdi. Böylece hem İstanbul yeniden vatan yapıldı hem de Ayasofya'nın tapusu işgalcilerden geri alındı. Böylece Ayasofya'nın egemenliği tartışması sona erdi; Atatürk Ayasofya'yı yeniden Türk egemenliğine sokmuş oldu.

Ayasofya Müzesi açıldıktan 5 gün sonra, 6 Şubat 1935'te Atatürk Ayasofya Müzesi'ni ziyaret etmişti. Fotoğrafta Atatürk, Ayasofya'yı incelerken görülüyor.


Geniş bilgi;

"Danıştay, Ayasofya ve Atatürk"

https://www.google.com/amp/s/www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/sinan-meydan/danistay-ayasofya-ve-ataturk-5926955/amp/


PANDEMİDE CAN DOSTLAR


Bankta otururken ayaklarımın dibinde gecenin yorgunluğunu atan can dostumla beraber dinleniyoruz.    

(ALTINOLUK, 25 Mayıs 2021)