Denizlik
üzerindeki saksılardan birinin üstünde tünemiş, ürkek gözlerle bana bakan ve bu
yerküreyi paylaştığımız bir dostumla göz göze geliyoruz. Tahmin ettiğim gibi, bir
yavrusunun daha hayata merhaba demesi için nöbette…Yani kollaması, koruması ve
geceleri sıcak tutması gereken bir yumurtası var…Erkeğini de görüyorum, karşı
ağaç dalları üzerinden dikkatlice her ikimizi de gözetliyor. Beş yıl önceki
gibi..Yaklaşık beş yıl önce Haziran ayı ortalarından itibaren tam 50 gün
boyunca aynı pencere köşesinde bir kumru yavrusunun hayata geliş,gelişme,
yaşama ve doğaya katılma aşamalarını,adeta anne-baba kumru ile birlikte yaşamış
ve gözlemlemiştim.
Nöbetleşe
yumurtayı bekleme ve ısıtma, biri beklerken diğerinin yumurta için çalı-çırpı
parçaları temini, yiyecek ve su aramaya çıkması, kendi imkanlarımla ıslak ince
bulgur, buğday, su temin edişim vs.. İçten
gelen bir dürtü ile bir çok insan gibi bende hayvanlarla sohbet etmeyi çok
fazla seven birisiyim. İşte şimdi bu yeni ailenin yumurta üzerindeki dişisi ile
15 dakika süren bir sohbete koyuluyorum.
Bana
kendi yaşam boyutundan gizemli de sayılabilecek bazı bilgiler veriyor.Bir kaç
cümle ile özetlemeye çalışacağım.
“Biz
hayvanlar, “Yaratan-Sonsuz Zeka” dan yansıyan “İlahi-Zeki Enerji” nin desteği
ve yaratıcılığı ile bu bedenleri kullanarak faaliyette bulunuruz. Bizim
bireysel bilinç düzeyimiz insanlar kadar gelişmemiştir. Ruhsal olarak bizler,
“Gurup Ruhu” olarak tesir alır ve bu tesirlere bu 3. boyut küresinde tezahür
ederek, şahit olduğunuz bu canlılık, idrak ve sorumluluk kudretimiz nispetinde
cevap vermeye çalışırız. Zaten doğada sürüler halinde ve otomat olarak
yaşamamız, bizim bireysel değil de “Gurup Ruhu” organizasyonu içinde
bulunduğumuzun en açık delilidir.İşte biz doğada bütün faaliyetlerimizi “O Yüce
Zeki Enerji” nin bize sunduğu yaşama ve moral gücü, içgüdü ve sezgi
nitelikleriyle sürdürürüz.”
Kendisine
ya insanlar hakkında ne düşünüyorsun ? diye sorduğumda;
“İnsanlar
bireysel bilinç konusunda bizlere göre daha yüksek düzeyde bulunan “Yaratıcı
Sonsuz Zeka” dan kendilerine çok daha geniş imkanlar sunulan varlıklardır. Çok
daha ulvi(yüce) tesirleri, zeki enerjileri alabilen, sezebilen ve bunları
değerlendirebilen varlıklardır. Bu tesirler aslen ruhsal hiyerarşi kaynaklı
olup, varlıkların ruhunda derin izler bırakan doğal afetler, savaşlar,
toplumsal olaylar, evlat kayıpları, kişisel ve ailesel sıkıntı, dert ve
üzüntüler tarzında 3.boyut tezahürü olarak insanların yaşamında önlerine
çıkmaktadır. Aslında insanlar kendilerini sarsan ve yıpratan tüm hadise ve
elemlerin karşısında dik durup yıkılmama
moral gücünü fiziki bedenlerinden değil, kendi derin iç varlıklarından almakta
ve hayata tutunmaktadırlar. Onlar ruhsal
olarak bu bireyselleşmeyi, Tekamül Siklusları ile geçirdikleri çok sayıda “AĞIR
HAYATLAR” içerisinden geçerek hak ettiler. Bunun kıymetini bilmeleri
gerekiyor.”
Bu
bilgilere baktığımızda bir evlat dünyaya getirme ve büyütmenin, genç ve yetişkin
olduklarında onlara güvenli ve güçlü yarınlar hazırlamanın yüceliği
tartışılmazdır.
Bu
sorumluluklar sadece ailenin değil özellikle siyasi yönetimlerin ve toplumun
asli vazifesidir.
GENÇLER’imizi
dinleyelim, anlamaya çalışalım, etik kurallar dışına çıkılmayacak şekilde
ÖZGÜRCE YAŞAMA, FİKİR İNŞA ETME ve PAYLAŞMA faaliyetlerini kursaklarına
tıkamayalım….
Tayfun
Özenç
15.07.2013,
Bakırköy