27 Aralık 2017 Çarşamba

ASHAB-I KEHF VE SURESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Zaman Yolcuları Uyanış Zamanlarında mı Geliyorlar? Ya da Mahşer Zamanı Olduğu İçin Bilgileri Tekrar Gündeme Geliyor? Zaman Yolcuları Asli Zaman mı Kullanırlar ?
Hızır, Zülkarneyn (İdris Peygamber- Hermes Trismegistus) Yedi Uyurlar, Yuşa ve Dünyanın merkezi olarak kabul edilen Mistik Şehir İstanbul (Ayasofya’daki Kutsal Emanetler) arasında şimdilik tam bilemediğimiz bağlantılar mı var?

KEHF SURESİ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Hamd o Allah'a ki,kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.
3 , Onlar o hal üzere SONSUZA dek kalıcıdırlar.
9 Yoksa sen o Ashab-ı Kehf'i, mağara ve kitabe yaranını,bizim ayetlerimizden,hayrete düşüren bir tanesi mi sandın ?
10 Hani, o yiğit gençler o mağaraya sığındılar da şöyle dediler: 'Ey Rabbimiz,katından bir rahmet ver bize ve bizim için bir çıkış yolu lütfet işimize.'
11 Bunun üzerine bir çok yıl boyunca mağarada onların kulakları üzerine ağırlık vurduk.
12 Sonra onları dirilttik ki,iki zümreden hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap edebileceğini bilelim.
Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali
Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk 1994


Ashab: Dost, arkadaş, ahbap, yaren anlamına gelir.
Kehf ise, mağara anlamına gelir. Ashab-ı Kehf mağara arkadaşları, mağara yarenleri, mağara erenleri anlamına gelir.
Bizim anlayışımıza göre, Yedi uyurlar, kıyametten önce ve sonra , bir devrin bitiminde ve başlamasında, insanlara doğru yolu göstermek üzere , Semavi Yönetim’in Hızır sembolü ile özelleştirdiği vazifeli kişiler .Görevlerini yapıyorlar, sonra, ait oldukları yere dönüyorlar yani tekrar gelecekleri zamana kadar, kayboluyorlar. Ama aslında uykuya dalmıyorlar ya da kaybolmuyorlar sadece kendi zamanlarına geri dönüyorlar.Biz buna mağarada 300 yıl uyudular diyebiliyoruz. Oradaki uyku bir sembol, ayrıca insanın uykuda olduğunu ve kıyamet zamanı uyanacağını da ifade ediyor.

Araştırmalarda, Zülkarneyn-İdris Peygamber-Hermes Trismegistus’ un aynı kişi olduğunu tespit ettik.
Kuran’da çok ilginç olan birkaç sure var ama bunlardan Kehf suresi gerçekten mucizeler saklıyor, henüz bu sırlar çözülmüş değil. Bize göre; Kur'an’ın da en önemli konusu olan “geçmiş medeniyetlerden kalan kütüphaneler” hakkında bilgi vermesi onun mucizesidir. Zülkarneyn denen şahsiyetin, bu kütüphanelerin ya da yeni bir bilgi kapısının açılmasıyla direkt ilgisi var. Asli zaman kullanabiliyor, zaman enerjisine hakim, kendi zamanını kendi ayarlıyor da denebilir. Kendi zamanını ayarlamak aynı zamanda Semavi Yönetim Sistemi’nin izniyle çeşitli sistemleri harekete geçirmek, vazifeli olarak çalışmak, yüksek planlara, vazife kadrolarına dahil olmak demektir ki, Yedi Uyurlar'ın bu kadrolara ait varlıklar olduğu belli. Kur’an’da hakkında en az bilgi verilen ve asla yorumlanamayan önemli bir ayetle karşı karşıyayız ve daha derinlemesine araştırmak ihtiyacı duyuyoruz.

Ana fikir olarak insanlık ailesi için “YENİ BİLGİ KAPILARININ AÇILMASI” da diyebiliriz. İnsanın kendinde saklı olan Tanrısal niteliklerini kavraması, evrenle olan ahengini tam manasıyla anlaması, aynı zamanda yedi şakrasının da doğru çalışması anlamına gelir. Şu anda evrenselleşmemiş bilgilerimiz nedeniyle yedi şakramız da uyumaktadır. Aslında bizler de uyuyor sayılırız. Bölük bölük manevi inançlara sahip olup, bizden olmayana karşı çekimser kalmaktayız. Yeni Bilgi Kapılarının Açılması bize tüm manevi öğretim sistemleri arasındaki gerçek bağları, Kutsal Bilgilerin Aşkın Birliğini anlatacak. Bu dönemde gerçek dünya tarihini anlatan bazı özel bilgi ve belgelerin de saklı oldukları yerlerden bir bir açığa çıkacaklarına dair ezoterik bir düşüncemiz de var.
(Astroset Ruhsal Araştırmalar Grubu)

Kehf Suresine farklı açılardan bir başka bakış:
Tanrı’nın hikmetlerinden sual olmaz.
Farklı rivayetlere göre sayıları bilinmeyen ancak bizzati Kur’an-ı Kerim’de yedi kişi olup zalim bir hükümdarın zulmüne direnen İman sahibi olan bu zatlar bir mağarada veya yer altında Tanrı tarafından üçyüzdokuz sene uyuduktan sonra uyandırılmış ve “O” nun kudret ve hakimiyetinin delillerinden biri olmuşlardır.

1- Yedi Uyurlar Zaman Yolcuları, Gelecekten Geliyorlar, aynı zamanda insanlığın geleceğini simgeliyorlar.

2- Geçmişin Kadim Bilgilerinin Açığa Çıkma Zamanının Geldiğini de Simgeliyorlar.
Mısır’da Büyük Piramitin altında kraliçe odasından gidilen bir dehliz olduğu ve orada gizli bilgilerin kanıtların bulunduğuna dair bir duyumumuz vardı zamanı gelince açılacaktı acaba o zamanlar mı geliyor diye düşünmeden edemedik?

3- Uykularından uyandıklarında insanlığın uyanışı başlayacak. Yedi sayısı Rabb’in dünya yönetimi için kullandığı sayı ayrıca yedi şakramız var. Şakraların tam açılması ve kundalinin harekete geçmesiyle DNA’larımızda da değişiklik olacak ve Altın Çağın Aydınlanmış insanları oluşacak ama birgünde, bir haftada değil, emekle-çabayla, kendini tanıma uğraşları vererek, alın teri dökerek oluşacak bu bilinç aydınlanması. Dünya üzerinde şu an uyanışa hazırlanan pekçok grup olmalı. Artık bu gruplara uyanış ve uygulama zamanının geldiği hatırlatılıyor diyebilir miyiz?...
İnsan vücuduna karşıdan bakıldığında orta sağ ve sol kanallar olmak üzere aşağıdan yukarıya enerjinin ilerlediği ana üç kanal vardır. Bunlardan orta kanal aydınlanma kanalı dediğimiz omurgadır. Bu aynı zamanda “Asa” olarak irfani dilde zikredilmiştir. (Çift yılanın sarıldığı asa simgesi, uykuda olan insanın omurgası üzerine iki enerjiyi dengeleyerek kıyam etmesinin simgesidir.) İşte uyuyan bu yedi enerji merkezine karşılık gelen insandaki kendi varlıklarının sema katlarında bulunan, Hakikatin yansımaları olan bu değerli zatların, artı ve eksi mana kutuplarında denge olduğuna ve artı eksi prensipleri asli zaman prensiplerine uygun kullandıklarına dair lvurgu yapılmaktadır.
“(İçlerinden biri demişti ki): Madem ki, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşmayı tercih ettiniz, o halde mağaraya çekilin ki, sizin için Rabbiniz rahmetini yaysın ve size işinizden bir kolaylık hazırlasın.” “Güneşi görüyorsun ya, doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa meyleder, battığı vakit de onları sol tarafa makaslar. Onlar mağaranın geniş bir yerindedir. İşte bu Allah’ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o hidayete ermiştir; kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir yardımcı bulamazsın.”
Ayrıca bu ayette kıyamın simgesi olan çift enerji kutbunun birbirini kesecek şekilde sararak yukarı yükselen şekline bir göndermenin olduğu görülmektedir. Güneş doğduğunda yani kişi kıyam ettiğinde nurun sağa meylettiği batarkende-geri çelirken de sola sarmal hareketi ile makaslayarak meylettiği vurgulanmaktadır.
İnsanlar uykudadırlar. Ancak ölünce uyanırlar.” Ya da kıyamet zamanı, sarsıcı dünya olayları, doğal afetler aracılığıyla biraz da korkarak uyanırlar. Bizim önerimiz korkuya gerek kalmadan, kendi uyanışımızı ve kıyamımızı sevgi ve yumuşaklıkla yaşamaktır.

Yedi Uyurların Köpeği Kıtmir.
Burada uyanan yedi uyurların, mağara dışında duran iki kolunu uzatmış yatan köpeklerine vurgu yapılmaktadır. Burada köpek, sadakat ve vefa simgesidir. Daha da önemlisi iki kolu, yani iki enerji sarmalı uzanmış, ayağa kalkmış halde bulunan hidayete ermiş kişinin Nefsi dir. “Biz onları sağa sola çevirdik” ten maksat birbirine sarılarak yukarı çıkan iki enerji sarmalıdır. Kişide kıyam hali oluşunca alttan üste doğru yedi enerji noktasında ayağa kalkan iki zıt enerji sarmalı hızlı bir şekilde kişinin vücudunda yükselir. Bu kuvvetli bir radyoaktif güç ile Zati nurun hakimiyet kurması ve perde kalkması sonucunu doğuracaktır. Bu noktada kişinin zihinsel faaliyetlerinin açığa çıktığı korteks, yani beyin zarı üzerine bu yedi enerjinin birleşimi ile açığa çıkan Kozmik bilinç, enerji yolu olarak hakimiyetini tesis eder. Kişi bu yedi Zata, yani yedili sistem olan kurulan enerji semasına ve semavi yönetimi tam bir teslimiyet göstermesi gereken bir durumla karşılaşır. Kişinin İlahi Akıl nuru ile açığa çıkan sekizinci zati hakikati bedenin dışındadır, bu onun ruhudur İnsanın özü yani ruhu ilahi akıl cevherini kullanabilmesini ister. Bu cevherin sınırı ve titreşim ile işlemesinin bedendeki maddi yansıması ise korteks-beyin zarı dır. Yani mağara dışındaki köpek “Rakım” (beyin zarı)-Nefis-Kulluğunu tam farketmiş olan “Ben” dir. ”Onları görseydiniz”den maksat ise bu hakikati yaşasaydınızdır. Bunlar tekamülde hayli üst aşamalardır, hemen ulaşılacak noktalar değildir ama temel bilgi olarak bilmekte de yarar vardır, ileriye doğru hamle yapmak konusunda destekleyici güç verir.

4- Zülkarneyn çift zaman kullanmakta yani zaman ve mekana hakim bir varlıktır tıpkı Hızır gibi. İstediği zaman istediği yerde olması İlahi Nizamda anlatan Asli zaman kullanma yetkisinin olmasından kaynaklanıyor.
Kişinin kendi hakikati yönünde kıyam etmesi Zulkarneyn kıssası ile daha da açılmaktadır. Zulkarneyn “Çift boynuz sahibi” demektir. Bunun manası çift kutuplu enerjinin sesini çıkartabilmesi, yani kıyam etmiş olmasıdır. Kıyam ses ile gelir. Bu yolla Rabbi ona bir hükümranlık vermiştir. (Velayet Sırrı)

5- Buradaki kıyamet önce kişisel kıyamettir, Yedi Uyurlar'ın bilgelikle uyanışları insanın uyanışı ve uyanmış insanları simgeler, o belli zümreler halinde insanlar uyandıktan sonra da beşeri kıyamet yani beşeri uyanış, aydınlanış başlar çünkü daha önce uyanıp yol gösterecek birilerine her zaman gerek vardır. Zülkarneyn yani İdris Peygamber, Hermes Trismegistustur. Hermes astrolojinin kurucusudur. Bu da aydınlanma çağında kişisel haritaların büyük önem taşıyacağını gösterir. Kendisi hakkında bilgi edinmenin en pratik yolu haritadır. Doğum haritası doğru yorumlandığında buraya gelirken yaptığımız planın küçük bir özeti ya da yansımasıdır.
Karanlıktan çıkışı sağlayacak rehber şahsiyetlerden birisi Zülkarneyn idi. Zülkarneyn'in "iki boynuzu" sadece maddî kudret, güç ve iktidarı göstermiyordu. O, kendi çağının adil bir hükümdarıydı ve aynı zamanda dünyevî otoritesinin yanında mânevî/rûhânî gücü de temsil ediyordu. Bir anlamda "çift boynuz" insânın bu âlemdeki yaşayış/yürüyüş dengesinin nasıl sağlıklı gerçekleşeceğinin de bir işâretiydi. Ruh ve Beden bütünlüğünü ifade ediyordu. Zülkarneyn aynı zamanda "doğru bir amaca varmak için doğru araçları seçen" bir yöneticiydi. Bu nedenle sorumlu olduğu insânların üzerine Güneş'i her an doğuracak kadar merhametliydi. Güneşi her an doğurmak, Güneş Okulu adı da verilen Sirius B’nin yüce ve yüksek tesirlerinin yeryüzüne inmesine aracılık etmektir.

6-Zülkarneyn’in çift boynuzu görünen ve görünmeyen dünyaları da simgeliyordu, boğa sembolüyle de bağlantısı olabilir. Boğa yeniden doğuşun sembolüdür.
Boğa’nın simgeselliğini hemen hemen tüm kültürlerde görmekteyiz. Yeniden doğuşun, doğurganlığın, yaşamın ve göklerin simgesi olarak karşımıza çıkmaktaydı. Takımyıldızı ile de bir bağlantısı olabileceğini hatta köklerimizin belki de bu takımyıldızından geldiğini, ya da Nuh tufanında DNA örneklerimizin bu takımyıldızında saklandığı ve daha sonra da dünyaya tohumların ekildiğini de düşünebilir miyiz? Ve üstü kapalı simgesel olarak boğa figürleri her zaman yeniden dünyaya gelişi, yeniden doğuşu anlatmaya çalıştı üstü kapalı, örtülü ve bürünen şekilde.
Çok şey biliyorlardı fakat bunu ifade etmek için sembol dilini kullandılar, kendimiz bulalım ve keşfedelim diye deliller ve ipuçları bıraktılar. Kim bilir belki de bildiklerinin tam açıklanmasını istemediler. Çünkü bilgi öyle hemen öğrenilecek türden değildi ve bizim zamanımızda, onların değerli bilgilerinin heba olup gideceğini düşünmüş de olabilirler.
Yüksek yerler ülkesi Anadolu’nun ismi de torların ülkesi anlamına gelmektedir. Torların ülkesi, boğaların ülkesi, yüksek yerlerin ülkesi, ışıkların ülkesi Anadolu. Anadolu’nun Birleştirici vazifesine de atıflar var.

Uyanış zamanı Anadolu topraklarında, SİRİUSun otomatik istasyonu olarak şu anda bilmeden vazife yapan, büyük sayıda insanda uyanışa geçecek, toplu bir uyanış, birlik ve beraberlik ruhu gerçekleşecektir diyor ezoterik metinlerimiz. Bilginin her tekamül noktasındaki insan için birleştirici hale gelmesi için yaşanacak olaylar mutlaka var.

Astroset Astroloji ve Bireysel Gelişim
www.astroset.com

13 Aralık 2017 Çarşamba

SONSUZLUĞU ANA SIĞDIR !

Düşüncelerimi ve duygularımı ifade edecek sözcükleri bulmaya çalışırken, ilk kez, şairlerin Tanrı’nın gerçek çevirmenleri olduklarını anladım.
William Blake’in şu ünlü şiiri aklıma geldi:

Bir kum zerresinde bir dünya gör
Ve bir kır çiçeğinde cenneti.
Sonsuzluğu avucunun içinde tut
Ve onu bir ana sığdır.

Shirley MacLaine
"Sevginin Sonsuz Dansı"

17 Temmuz 2017 Pazartesi

İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT



Bu kitap etrafımızda gördüğümüz, hissettiğimiz, yarım olarak tabiat diye adlandırdığımız ahengin bir parçasıdır. Kâinatımızda, tekâmül diye adlandırabildiğimiz o nurlu yolun, insanların bilgilerine olan bir köprüsüdür. İnsanın dar bir madde hayatını, geniş ve idrakli olan ileri bir safhaya bağlayan biricik yoldur. Bu ne bizim, ne siz insanların, ne de hiçbir kimsenindir. Bu, ilâhî nizamın, insanlara bir hediyesidir. Yâni tabiattan bir parçadır.

"İLAHİ NİZAM VE KAİNAT" 
                                  tebligatından...


RUHSAL ŞİFA


  • Ruhsal şifada sağlığın,uyumun ve dengenin tekrar düzelmesi için etken bir işlev yapılır.
  • Şifa, belirtilerin giderilmesinden ya da fiziksel sağlığın iadesinden çok daha öte bir şeydir; bu yeniden denge ve uyum haline dönüştür.
  • Şifa bir süreçtir. Biz ya sağlık yönünde ya da hastalık yönünde ilerleriz. Dolayısıyla her bir kişi kendi sağlığı konusunda bireysel sorumluluk taşır.
  • Şifacı (ruhsal-evrensel işçi), bunu “Tanrısal İrade” ile işbirliği yapmak ve kendini “Tanrısal Bilinç” le bir olmaya bırakmak suretiyle gerçekleştirir.
  • Şifacı, hastalık ile sağlığı birbirinden ayrı durumlar olarak görmez. Birbirlerinden sadece derece farkı ile ayrılan karşıt kutuplar olarak görür. Aynı şekilde o, hayat ile ölümü de birbirinden ayrı durumlar olarak görmez.
  • Hastalık, negatif kutba doğru salınım sonucu sağlığın bozulması ve kişinin denge halini yitirmesi olarak görülür.
  • Şifacı(ruhsal işçi), evreni farklı frekanslarda titreşen, birbirine bağlı düzeylerden oluşan karmaşık bir sistem olarak görür.(“Evren bir titreşimler manzumesidir”-Sadıklar Planı Tebliğleri)
  • Dört kat ; Ruhsal kat , Zihinsel kat, Eterik kat, Fiziksel kat olarak sıralanan bu katlarda farklı titreşimlerde ki enerji ve maddeler bulunur.
Ruhsal kat, BÜTÜN’ün mekanıdır.
Zihinsel kat, düşünce ve zihin düzeyidir.(Mental kat)
Eterik kat, duygularımızın yeridir. (Eterik kat, astral kat)
Fiziksel kat, fiziksel hayat ve madde düzeyidir.

Keith SHERWOOD (Ruhsal Şifa Teknikleri)

4 Haziran 2017 Pazar

RUHSAL YOLCULUK

TA İÇİNDEN SÖKÜP KOPARANLARA !
ARDINDAN DURMAKSIZIN YARIŞANLARA…



02.08.1991
Fındıkzade



1 Haziran 2017 Perşembe

AYDINLIK VE KARANLIK


"GECE GÜNDÜZÜ, GÜNDÜZ GECEYİ TAKİP EDER."

İnsanlığın mazisi ve geleceği aydınlıkla karanlık gibidir.           Aydınlık, önce ferdin yeni bir şuurudur. Sonra maşeri tekamül olarak Din Günleri'dir. Sonra, arzınıza yaklaşan veya uzaklaşan tarzında söyleyebileceğimiz Mekanizma tesirleridir. Sonra, aydınlık, müspet tesir planının insan tarafından keşfidir. Karanlığa gelince, ferdin nefsaniyet çengelinden yakalanıp, dar şuura düşmesidir. Karanlık, Din Günleri'nden sonra insanlığa muhakkak vaat edilen kahrın tahakkukudur. Karanlık, bir siklusun sonunda eli boş kalmaktır. Karanlık, menfi tesir planına, insanın hizmetkar olmasıdır.

Sadıklar Planı, Ruhsal Tebliğler
(Celse: 70, Tarih: 10. 6. 1965 )

18 Mart 2017 Cumartesi

SONSUZ YOLCULUK I

Ve devran döndüğünde ve o gün geldiğinde ..
Ve yine o, sendeki bulamadığın “sen”le bize geldiğinde, diyeceksin ki, “Ben kendimi bilememişim.”
Ve yine indiğinde, o tünele girdiğinde.
Adaletin sarıp sarmaladığı o rahmet tünelinde, o tünelin duvarlarına çarpa çarpa ve yalpalayarak, yine kendini bulmak için devam edeceksin o yolda.
Devam edip gideceksin ve yine yanılacak ve sonra yine kendini bulacaksın o karanlıkta.. Ta ki, aydınlıkla buluşana dek.
Ve yine aydınlıkların içinden başlayacaksın devama.
Ama kendini daha iyi tanıyarak. O kudret kaldırımında; daha şuurlu ve “arzu”ya ulaşmak gayretinde. Diğer kaldırımda yürüyen kardeşlerinle.
Ve sonra peşisıra tekrar çalkalanacak alemler ve o sonsuzluğa.
Tereddüt olmayan “O MUTLAK YOL”da.
Ve yine dönülecek o noktada.
Ve sonra bakacaksın dairenin dışından, bu defa sen o noktaya.
Sen işte o anda o dairenin dışındaki, diğerinin içindeki ve her ikisinin arasındaki o müsbet yolda.
Ve sonra “O NUR”u görmeye, “O NUR” da yaşamaya devam edeceksin fasılalarla.
“O NUR”un ışığında, “O” na ulaşmak umuduyla..

27.05.1991,Fındıkzade

SONSUZ YOLCULUK II

Ve bir gün yine geldiler. Şaşkın ve tarifsiz bir sarhoşlukla.
Baktılar ve gördüler, geldikleri mekanda kendilerini.
Dediler, gözler afallamış, ayaklar tutmaz bir şekilde titreyerek:
“Bizmiydik bu.!”
Cevap verdiler kendi kendilerine.
“Evet, bizdik bu.”
Geldikleri bu yerde, gördüler hakikat ışığını ve o berrak aydınlığı.


Dediler:
“Bizim sandığımız bu değildi.”
Bildiler ve anladılar o an doğruyu.
Şaşırdılar ve bakakaldılar o mekandaki anlarına.
Ve öylece bildikleri zanlarına. Bir sağa ve bir sola.
Her ikisine de baktılar. O ışığa da baktılar.
Hem sağdan ve de soldan. Her ‘iki hal’den de gidiliyormuş ona.
Ama nasıl ?
İşte orada kavradılar insanı ve O’nu.
Ve sonra dönelim dediler o mekana.
Yine o zaman anladılar, o mekanın da dönüp durmakta olduğunu hayra.
Hem sağdan hem de soldan.
Her ikisinden de hayra giden ‘o yolu’ bulmaya.
Gördüler diğerlerini burada. O ışık seli içinden haykırarak gidenleri.
Dediler o zaman:
“Bunlar da bizlerleydi o mekanda.”
 Dedik ki ozaman orada:
“Onlar hem sağdan ve de soldan. Her ikisinden de geçerek geldiler.
Bilerek ve O’nu görerek geldiler bu ışığa ve girdiler bu yola.”
Gitmek vakti yaklaştı onlara, tekrar geldikleri o mekana.
Dedik ki:
“Gidin tekrar, her şeyin hayra yöneldiği o ana.”
Debelendiler, baktılar birbirlerine o ıstırabla.
Sonra bir daha ve yine bir daha gittiler o mekana.
Ta ki hayra yönelen o dosdoğru yola girene dek gittiler hep o ana.
Gördükleri yürüyor gidiyor o ışığa.
Ve onlar başladılar haykırmaya, O ışığa ulaşmakta verdikleri çabalarla.
Bizler bekledik hep onları. O mekandan buradaki ana.
Hem sağı, hem de solu.
Her ikisinden de tadarak, bilerek ve duyarak,
‘O Güzel’ de hapsolarak şimdi geldiler bu ana…

27.05.1991, Fındıkzade

3 Şubat 2017 Cuma

NIKOLA TESLA

SORU: Nikola Tesla’nın bilgilerini nereden aldığını soracağım.
RA: Nikola adıyla bilinen varlık bilgilerini Konfederasyon kaynaklarından alıyordu. Bu kaynaklar, bu son derece pozitif eğilimli, sizin deyiminizle melek gibi varlığın, diğer varlıkların yaşamlarını iyileştirecek şeyler yapması için ona yardım ettiler. Ama ne yazık ki, birçok Gezgin gibi, üçüncü yoğunluk derecesinin titreşimsel sapmaları bu varlığın da diğer hemcinslerini algılayışını son derece saptırmış ve bozmuştu. Onun için görevi tam anlamıyla yerine getiremedi ve bunun sonucunda da amaçlarından saptı.
SORU: Tesla’nın çalışması, yeryüzündeki insanlara nasıl yararlı olacaktı. Amacı neydi?
RA: Nikola adlı varlığın en çok istediği şey, gezegendeki bütün varlıkları karanlıktan kurtarmaktı. Bunun için de, gezegen küresinin sonsuz enerjisini, aydınlanma ve güç sağlamada kullanılması için gezegene vermeye çalıştı.                                   

RA BİLGİLERİ
Celse 11,  28 Ocak 1981

Dr. Eric PEARL - THE RECONNECTION

THE RECONNECTION (Tekrar Bağlantı)
                                                 Yeni bir boyutun farkına vardık.
Gerçekten bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum veya anlamıyorum. Ellerimi insanların yakınına getirdiğim zaman birşey hissediyorum ve sonra sanki bir yere gidiyorlar ve oradan çıktıklarında, çoğunlukla onlar için uygun görünen bir şifayla geri dönüyorlar.
 Şimdi şifanın yeni seviyesine erişme yeteneğine sahibiz. Şifalar genel olarak kendine özgüdür. Onlar sizin kendi şifalarınızdır. Onlar ebedidir.
 Tekrar Bağlantı şifasının insanlığın ilerlemekte olduğu yeni bir seviye olduğu görülüyor. Bunu hissediyorum.Ve bizler şimdi bu yere,bu bilince geldiğimiz zaman ve “TekrarBağlantı” şifa frekansları dediğimiz bu yeni frekansları taşımaya başladığımız zaman, şifa için bir katalizör olarak yüksek seviyede bir fonksiyon görürüz. O; sizi, beni ve evrenin zekasını birleştiriyor diyelim.
 ARMAĞAN, aşkınlıkta yatmaktadır. Şifadaki sorumluluğunuz “AN”da hazır bulunmaktır.
Dönüşüm zamanında yaşıyoruz. “Tekrar Bağlantı” şifası frekanslarının burada, gezegende ilk kez bulunduğuna inanıyoruz.
 İnsanlar olarak.. Bizler bu dünyadaki mumlarız. Gezegenimiz için.. Buradaki herşeyin bir amacı var. Ve belki de, daha büyük bir amaç için…
                                                                                
Dr. Eric PEARL

SONSUZ ZEKA


RA: Birlik vardır. Var olan tek şey “birlik”dir. Birliğin potansiyeli ve devinimi vardır. Potansiyel Sonsuz Zekâ'dır. Bu potansiyel kullanıldığı zaman “iş” doğar. 
Bu iş’e biz Zeki Enerji deriz. Bu iş’in nasıl bir şey olacağı özgür irade sapmasına bağlıdır. Bu sapma ise birliğin (ya da her şeyin) potansiyelinin devimsel (kinetik) odağına ait belirli bir zeki enerjinin doğasında bulunur.                                          
RA: Sonsuz Zekâ'nın bir ritmi ya da akış şekli vardır. Sizin düşünebileceğiniz ve anlayabileceğiniz şekliyle bu, merkezdeki güneşten başlayan bir çeşit dev yürek atışına benzer; bu akış kutbiyetsiz, sonsuz bir varoluş gelgiti olarak kaçınılmazdır; muazzam ve sessiz, dışarı doğru, yürek gibi atar, atar, dışarıda ve içeride odaklanır, ta bütün odaklanmalar tamamlanana kadar bu sürer gider. Sonra odakların zekâsı ya da bilinci öyle bir noktaya erişir ki, artık onların ruhsal doğası ya da kütlesi onları içeriye dönmeye çağırır. İçeriye, içeriye dönerler, ta hepsi tekrar birleşip bir oluncaya kadar… Bu sizin söz ettiğiniz gerçeğin ritmidir.                                           

RA BİLGİLERİ
Celse 27,  21 Şubat 1981