18 Mart 2017 Cumartesi

SONSUZ YOLCULUK II

Ve bir gün yine geldiler. Şaşkın ve tarifsiz bir sarhoşlukla.
Baktılar ve gördüler, geldikleri mekanda kendilerini.
Dediler, gözler afallamış, ayaklar tutmaz bir şekilde titreyerek:
“Bizmiydik bu.!”
Cevap verdiler kendi kendilerine.
“Evet, bizdik bu.”
Geldikleri bu yerde, gördüler hakikat ışığını ve o berrak aydınlığı.


Dediler:
“Bizim sandığımız bu değildi.”
Bildiler ve anladılar o an doğruyu.
Şaşırdılar ve bakakaldılar o mekandaki anlarına.
Ve öylece bildikleri zanlarına. Bir sağa ve bir sola.
Her ikisine de baktılar. O ışığa da baktılar.
Hem sağdan ve de soldan. Her ‘iki hal’den de gidiliyormuş ona.
Ama nasıl ?
İşte orada kavradılar insanı ve O’nu.
Ve sonra dönelim dediler o mekana.
Yine o zaman anladılar, o mekanın da dönüp durmakta olduğunu hayra.
Hem sağdan hem de soldan.
Her ikisinden de hayra giden ‘o yolu’ bulmaya.
Gördüler diğerlerini burada. O ışık seli içinden haykırarak gidenleri.
Dediler o zaman:
“Bunlar da bizlerleydi o mekanda.”
 Dedik ki ozaman orada:
“Onlar hem sağdan ve de soldan. Her ikisinden de geçerek geldiler.
Bilerek ve O’nu görerek geldiler bu ışığa ve girdiler bu yola.”
Gitmek vakti yaklaştı onlara, tekrar geldikleri o mekana.
Dedik ki:
“Gidin tekrar, her şeyin hayra yöneldiği o ana.”
Debelendiler, baktılar birbirlerine o ıstırabla.
Sonra bir daha ve yine bir daha gittiler o mekana.
Ta ki hayra yönelen o dosdoğru yola girene dek gittiler hep o ana.
Gördükleri yürüyor gidiyor o ışığa.
Ve onlar başladılar haykırmaya, O ışığa ulaşmakta verdikleri çabalarla.
Bizler bekledik hep onları. O mekandan buradaki ana.
Hem sağı, hem de solu.
Her ikisinden de tadarak, bilerek ve duyarak,
‘O Güzel’ de hapsolarak şimdi geldiler bu ana…

27.05.1991, Fındıkzade

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder