30 Ocak 2024 Salı

VARLIKSAL SORGULAMALAR


"Dünya, kaldırım üzerinde kartonlardan yaptığı evinde yaşam mücadelesi verip, bu sorgulamaları yapan gerçek entelektüellerle doludur...

Çoğunun dikkate almayıp yanlarından umarsızca geçtikleri bu insanlar, mezuniyete "sahte entelektüellerden" çok daha yakındırlar."

Erhan KOLBAŞI , 9.08.2019/instagram

https://www.instagram.com/kolbasi.erhan/



YOĞUNLAŞMA DEVRESİ

Memleketinizin psikolojik ve moral düzeyi günden güne gerilemekte, buna paralel olarak tüm bireylerin nefsani düzeyleri gelişmekte ve yayılmaktadır. Halihazırda bireylerin kişisel çıkarları birbirinin karşısına dikilmiş ve bu şekilde toplumunuzun maddi ve manevi dengesi sağlanmıştır.

Egoizmanın, kaba kuvvetin ve saptırmanın alabildiğine yaygınlaşacağı günler uzak değildir. Bir bakıma, nefsaniyet realitesinin doygunlaşması ve bu kanaldan duyulan ihtiyaçların tatmini için bireylerin daha değişik ve yıpratıcı şekilde harekete geçme zamanı da gelmiştir.

TÜM DÜNYA İNSANLIĞININ ŞUUR BERRAKLIĞINDA YENİ BİR YOĞUNLAŞMA DEVRESİ YAKINDIR.

Bu yoğunlaşma devresi tüm insanların imanıyla değil, sorunların hallinde gerekli kural olan bilgiler kanalıyla açılacaktır. 

Böyle bir devre içine kolayca girebilmek için hazırlıklı olmak şarttır. Bu hazırlık, insanın kendi nefsiyle savaşması ve vicdan sesini uygulamasıyla yapılacaktır.

İman devri bitmiştir. Hiçbir şey insan mantalitesinin eleştirisinden geçmeden, hem maddi hem de manevi çıkarlarını doyurmadan kabul edilemez
Bunları ancak tüm imanların zeminini ve asıl prensibini oluşturan "Ruhi yasalar ve Bilgiler" sağlar. 

Bireylerin mutlaka nefis kontrolü altında düzgün çalışan bir vicdan kanalına girmesi zorunludur. Bunun gerçekleşmesine hiçbir güç engel olamaz, çünkü bu hem ruhi, hem de kozmik bir devrimdir.

Sadıklar Planı – RUHSAL TEBLİĞLER
Celse: 94,  23.4.1966

PSİŞİK KİŞİLER_Farah YURDÖZÜ


Neden bütün bunlar oluyor ?
Kişi spiritüel, ruhsal korunma altına alınmış olduğu için..
Ve aynı zamanda bütün bu deneyimler bir eğitim, bir görünmeyen okul.     
Bizler dünya okulunun öğrencileriyiz.

Ama bazılarımızın dersleri, sınavları çok ağır.
Özellikle hassas, medyumik yapıda, duru görü, şifa medyumları olabilir.

Medyumluğun farklı çeşitleri var tabi. 

Aktive edilmiş bir medyumik güç, medyumik kuvvet olduğunda bir şekilde de o kişinin hayatında büyük zorluklar yaşanıyor.

Ya çocukken anne-baba kaybı, veya bir boşanma sonucunda aile dağılıyor.
Veya kendi evlilik hayatında mutlu olamıyor.

Bir sürü sınavlar oluyor. Çok sayıda sınav var.
Bütün bunların olması rastlantı değil.
Ve, siz istediğiniz için de olmaz ! İstemediğiniz zaman da kesilmez !

Yani bu aslında bizim kontrolümüze bağlı bir şey değil.
Bu  tamamen kader planı, bu tamamen bir yazılım.
Bu tamamen bir program. Doğuştan gelen bir durum.
Ama tabi ki farkındalıkla, olayları çok daha bilinçli ve zarar görmeden yumuşak geçişlerle yaşamak mümkün.

Düşünün ki, günümüzde yeni çağ akımlarının çok moda olduğu bu dönemde insanlar bu farkındalıkların on binde birini yaşayabilmek, deneyebilmek için kalkıp Hindistan’da ki Aşram’lara gidiyorlar. Pahalı ve maddi tarafı çok ağır ziyaretler yapılıyor. Veya gidemeyenler senelerce kurslara gidiyorlar, sertifikalar alıyorlar, inisiye oluyorlar. Ve sonuçta hiçbir zaman bu seviyeye gelemiyorlar, gelemezler.

Çünkü bu dışarıdan verilen bir şey değil. Siz bununla doğarsınız.
Bu size verilen bir ARMAĞAN’dır.

Ve bunu hiç bir sertifikayla , hiç bir kursla, hiç bir seyahatle, hiç bir inisiyasyonla başaramazsınız.
Varsa vardır, neden vardır ?
Onu henüz insanlar çözemedi.


Bütün bu psişik yetenekler korkulacak ve kaçılacak bir durum değil.
Daima pozitif yönde kullanılmalı.. Vizyonda veya rüyada bir arkadaşınızın başına bir şey geleceğini gördüğünüzde tabi ki uyarın. Kendinizle ilgili bir uyarı rüyası varsa, tabi ki oraya gitmeyin.
Zaman hakikaten çok hızlı akıyor, zamanı çok iyi değerlendirmek lazım.
Endişelenmeye, üzülmeye, sıkılmaya kesinlikle gerek yok. 
Bu bir ARMAĞAN.

Farah YURDÖZÜ, Haziran 2020
(“Uzaylı-Melez kadın ve yaşam boyu devam eden yardım” başlıklı Youtube üzerinden video paylaşımından alıntıdır.)

28 Ocak 2024 Pazar

[VİZYON-RÜYA-SEZGİ] SAYI ŞİFRELERİ



VİZYON                                          
Ağustos 1995

Mavi parlak ışıklar saçan 17 ve 18 sayıları...
Gözlerim kapalı halde, üst bilinç alanımda sürekli tekrarlanıyor. 

17 : OLAYLA İLGİLİ GÜN VE AYI ŞİFRELİYOR.
18 : OLAYLA İLGİLİ YILI ŞİFRELİYOR.

GÜN    : 17                                          
AY       :  8  (1+7)                                 
YIL      : 99 [18 + 81 (18'in tersi), şiddetli sarsıntı nedeniyle ters yüz oluş.]

OLAY TARİHİ : 17.8.1999

(M 7,4 lük Marmara Depremi)


.......................................................


RÜYA                                                   
15/09/2008

Kaşe ile mühürlenen 11 ve 12 sayılarını görüyorum...

11 : OLAYLA İLGİLİ GÜN VE AYI ŞİFRELİYOR.
12 : OLAYLA İLGİLİ YILI ŞİFRELİYOR.

GÜN    : 11                                          
AY       :   2  (1+1)                                  
YIL      :  33 [12 + 21 (12'nin tersi), şiddetli sarsıntı nedeniyle ters yüz oluş.]

OLAY TARİHİ : 11.2.2033

(                ?               )

........................................................


SEZGİ, 2015 yılı

2008 model otomobilimin plakası :

34 ZD 0297             

02       97

                                 

97-20 = 77       

[ZD   77]



[Tayfun Özenç]

27 Ocak 2024 Cumartesi

AYASOFYA'DA METAFİZİK BİR DENEYİM

13.08.2011  Cumartesi, İstanbul.
Bugün saat 16:45-17:30 arası bir kez daha Ayasofya‘ yı ziyaret ettim. Sık olarak ziyaret ettiğim, kozmik-evrensel enerjilerin merkezlendiği yer olarak bilinen özel bir yapı. Tarihsel, kültürel, sanatsal, dini ve ruhani perspektiflerden bakıldığında 1500 yıllık dünyaca tanınmış bir şahaser..
Bu yapının-daha doğrusu bu varlığın-astral enerji alanında kümelenmiş, yığılmış, kayıtlanmış bilgileri, olayları ve yaşam kesitlerini düşünerek dolaşıyorum..
 Yapı varlığının astral kütlesinde asırların bilgisi ve yaşanmışlıkları kayıtlı.
Bizans dönemi olayları, savaşlar, törenler, yangınlar, büyük depremler ve nice bilgi yüklü eprövler geçirdi bu görkemli Ayasofya..
Osmanlı dönemi, 29 Mayıs 1453. O görkemli haşmetiyle Fatih’in ordularını karşılıyor. Ve böylelikle karma kültürlere bir mabet vazifesi başlıyor Ayasofya’nın.
Bu yapının varlığı belki de zaman zaman yanıbaşında dertleşecek, kendisi gibi maddesel boyutun bağrından çıkacak bir dosta ihtiyaç duyuyordu kimbilir. Ve 1616 yılında Sultanahmet Cami bütün heybetiyle beliriyor Ayasofya’nın yanı başında. Artık dertleşecek bir dosta kavuşmuştur Ayasofya..

Ayasofya'nın astral kütlesiyle senkronize oluyorum.!
Saat 16:45 civarında ana kapıdan içeri giriyorum. İlk olarak ana kubbeye denk gelen büyük avizenin altında Sonsuz Yaratıcı’ya şükredip, Evren'in bağrında faaliyet gösteren ruhsal varlıklara  teşekkürlerimi iletiyorum.
Mihrap önünde durup, Meryem ananın kucağındaki çocuk İsa ve Başmelek Cebrail figürlerine uzun uzun bakıyorum. Sonra kafamı yukarı kaldırıp ana kubbenin dört köşesindeki melek figürlerini uzun uzun inceliyorum. Devamında ana holün sol tarafındaki dört ana sütundan, ana kapıya en yakın 1.sütunun dibinde oturuyorum. Oturduğum yerden Hz. Meryem ve çocuk İsa ile Başmelek Cebrail figürlerine tekrar uzun uzun baktım. Bu arada her zaman ellerimde hissettiğim enerjinin çok yoğun halini duyumsamaya başladım. Enerji çok yoğundu ve ellerimin arasında gidip geliyordu ve ben de bir çocuk gibi enerjiler ile oynamaya devam ettim. 

Enerji, adeta kollarımı yerinden sökecek yoğunluğa ulaşmıştı..!!

( Hz.Meryem ve çocuk İsa,  Başmelek Cebrail
             figürleri )

Hafta sonu olması nedeniyle yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı çok fazlaydı ve ben onların bu durumun farkına varmamalarını istediğimden bu işi dikkatlice ve çok ağır yapmak durumundaydım. Bir müddet sonra Ayasofya’nın  bütün kütlesi ile beraber saat yönünde 180 derece dönme hareketini yaşamaya başladım. Bu fiziksel bir hareket değildi. Psişik, astral, ruhsal bir aksiyon meydana gelmişti. Devasa yapının astral kütlesi ile birlikte astral bedenimin de bir ahenk içinde döndüğünü, dairesel bir dönüşe geçtiğimi ürpererek algıladım.

Yapı ile birlikte saat yönünde 180 derece dairesel bir dönüşten sonra, tekrar aksi istikamette saatin ters yönünde 180 derece bir dönüşle ilk orijinal konumumuza döndük..

Tüm dönüş hareketini yaklaşık  15 sn gibi bir süre olarak algılamıştım. !

Bu metafizik fenomeni ziyaretçiler algılayamadı. Çünkü;
 "Yapının astral titreşim frekansıyla senkronize olan, o anda sadece bendim"
 diye düşünüyorum..

Tayfun Özenç
13.08.2011 , İstanbul.



26 Ocak 2024 Cuma

YALNIZLIĞIMLA KOL KOLA


Soğuk bir gecenin karanlığında
Acım dökülüyor dudaklarımdan
Ve de isteksiz kalemimden,
Bir mumun titrek ve üşümüş alevinde
Hüzünlü bir beyaz kağıda...

İçim yangın yeri gibi
Sitem doluyum kendime
Hem de Tanrı'ya 
Erken doğuşumun acısıyla..!

Acıma ortak sanki gökyüzü
Islatıyor bedenimi ağlamaklı,
Dolaşırken sokaklarda
Yalnızlığımla kol kola…

Tayfun Özenç 

14 ŞUBAT 2015

BİZE DOĞRU UZANABİLENLER!


“BİZ ancak, bize doğru uzanabilenler için bir anlam ifade ederiz. 
Bizi kendisine doğru çekmek isteyenler için, biz, hiç bir şey ifade etmeyiz. 
Bu hususa dikkat ediniz.”

Sadıklar Planı-Ruhsal Tebliğler
Celse 148 ,  4.06.1971

23 Ocak 2024 Salı

DÖRTLÜK / ASLINI BİLECEKSİN !


Sen seninle kaynayıp tadını bulacaksın
Gelen ışık selinde kendini göreceksin
Birliği yaşamanın tadına varacaksın
Varıp ta o bütünde aslını bileceksin.
 
01.11.1992, Fındıkzade

1 Ocak 2024 Pazartesi

ARAMAYIN O'NU GÖKTE !


Yağmurdaki damladır 
O   
Petekteki baldadır O     
Çiçekteki sırdadır O 
Aramayın O’nu gökte.

Bedendeki her hücrede
Felekteki her sillede 
Canandaki tendedir O
O’dur, ruhtaki perde.


(06.04.1991, Fındıkzade)

NOT: Fotoğraf alıntıdır. 
Temiz yüreklerin çalışmalarında görüldüğü üzere duruluk ve canlılık hakim olmaktadır.

OYUN KURAMI_Sibel ATASOY

Oyun/Kandırış Teorisi                     

Bildiğimiz şekli ile “evren-dünya-insan” realitesi bir OYUN alanıdır.

Birbirini kapsayan bir çok OYUN evreni vardır.

Her bir oyun evreninin kuralları ayrıdır.

OYUN yanılgılar üzerine bir döngüdür

İnsan yanılır; çünkü BİR’i İKİ görmektedir.

İnsan kendini yaşam büyüsünün sırrını çözmeye adamıştır.

Sırrı çözmeye çalışır; ama BİR’İ iki GÖRDÜĞÜNDEN, uyuduğundan, programlı olduğundan DÖNGÜ ye girmiştir, debelenip durur, buna yanılgılar denir.

İnsan kendi iradesine sahip çıktığında oyun üstü olur.

Her OYUNun içinde kendi evreleri vardır.

Her evre bir bir geçilmek zorundadır.

Her insanın bir kerelik hayatı bu evreleri aşmaya yeterli değildir.

OYUN içinde canlanan oyuncaklara bilinçli varlıklar denir.

DÜNYA Oyunu içindeki bilinçli varlıklara insan ismi verilmiştir.

Canlanma BİRin oyuna girerken ikiye ayrılması ile olur.

OYUNu sürdüren harekettir. Hareket kutuplaşma ile oluşur.

Hareketin sürekliliğini sağlayan İSTEKtir.

Bilgi, BİLME değildir. Bilgi; isimlendirilmiş oyuncaklardan başka bir şey değildir.

OYUN içinde karşıtı ile varolmayan her şey TAMdır.

OYUNun en temel kuralı SADELEŞMEKtir.

Karşıtlıklar mükemmel denge halindedir.

Hareket BİR olanı çok gösterir.

Yavaşlamak, sadeleşmek anlamına geldiğinden, TAM olanlar yavaşlayarak görülür.

Dünya OYUNUNDA her şeyin daha çılgınca hızlanması, karşıtının yoğunlaşmasındandır. 

Şablonları görmeye başlayan insan, OYUNdan sıkılır.

Sıkılma seviye artışına gebedir.

Yeterince bilgi yutup kapsamadan KAZA ile iki resim arasını gören bunu hazmedemez. Bu tür oyuncaklara DELİ/MECZUP denir.

Oyunun en heveslileri alt seviyede olanlardır. En yoğunluklu hareketi onların bu heves/istekleri yaratır.

İnsan, bir şeye bakarken yeterince uzaklıkta durmalıdır. Çok yaklaşıldığında bir seviyeden sonra alt oyunların detaylarına kapılınır. Oyuncu seviye kaybeder.

Kapsayıcı oyunlardan alt oyunlara gelen zaman yolcusuna GEZGİN denir.

GEZGİN kendi algı seviyesinin altına indiği için uyumsuzluk çeker. Fiziksel ve ruhsal bozulmalara yatkın olur.

GEZGİN bu tehlikeyi neden göze alır?

Kapsadıklarına şefkat duyduğundan ve hala TAM olamadığından olabilir.

Acı ve sevinç OYUN ölçer malzemesidir.

Çok sayıda insan yutarak büyümüş bilgiler ACI sayesinde eritilir.

Eriyen bilgi SEVİNCE dönüşür.

Acı çeken insan BİLGİ eritmektedir. Sevinç ise kısa sürer; çünkü BİLGİ tam eritilmez özüne dönmez, bilgi leşi olarak dışa atılmaz. Bu sebeple eriyip tortulaşan BİLGİ yeni bilgiler oluşturup yeni insanlar yutmaya başlar.

Bilgi edinmek değil bilgi eritmek kapsama oranına etki eder.

Oyundaki insanlar hem oyunun içine doğmuşlardır hem de oyunu beraberlerinde yaratmayı sürdürürler.

Dünya bir hem hem oyunudur.


Sibel Atasoy, 24.05.2004     

sibelatasoy.com