30 Aralık 2021 Perşembe

GÖĞÜ SEÇMELİSİNİZ !


"İşte siz, yer ve gök arasında mütemadiyen darbelenen bir varlık olarak göğü seçmelisiniz.
Çünkü biliyorsunuz ve mesuliyetiniz var.."

(Sadıklar Planı-Ruhsal Tebliğler
Celse 113,  02.02.1968)  

28 Aralık 2021 Salı

FIELD_Evgeny Grinko


2003 yılında kaybettiği yetişkin oğlunun ardından, 20 Temmuz 2020'de ötealeme yönelmiş olan DEĞERLİ BİR ABLAM'ın ve biricik oğlu HAKAN'ın anısına...❤



27 Aralık 2021 Pazartesi

METAVERSE İLE NEREYE? ŞEBNEM EKŞİB

 

Vedik Astroloji Uzmanı  Şebnem EKŞİB


"Bir’in Yasası ne aydınlığa ne de karanlığa yüz verir. Ancak başkalarına ve kendi kendine hizmet için vardır."

(RA BİLGİLERİ, Celse 7)


17 Aralık 2021 Cuma

DÖRTLÜK / SESLENİŞ !



Kelâmların özünden seslendik size
Seherlerin selâmından indirdik size
Gece ardından gündüzü sunduk
Istıraptan mutluluğa gideni sunduk.

02.08.1991, Fındıkzade


DUA İLE İLGİLİ GİZLENEN SIR



ANTİK ÇAĞLARIN DUA ETME İLE İLGİLİ GİZLENEN SIRRI

Orijinal metnin Türkçe çevirisi:
“Benden dosdoğru bir şekilde istersen eğer, istediğini alabilirsin. 
Şimdiye kadar bunu hiç yapmadın.”


İncil’ den çıkartılan ilk cümlenin Türkçe çevirisi:
“Gizlenmiş bir güdün olmadan iste ve istediğin cevapla çevrili ol.”


İncil’ den çıkartılan ikinci cümlenin Türkçe çevirisi:
“Memnuniyetin tam olacak şekilde arzunla sarmalan.”

📌 Dördüncü yüzyılda yapılan değişikliklerle çıkartılan bu iki cümlenin ortak özelliği, gerçek anlamda karşılık bulacak duanın nasıl yapılacağını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor olmasıdır.





AÇIK SÖZ_COVID 19 İSTİLÂSI

http://www.aciksoz.net/










































































13 Aralık 2021 Pazartesi

AHMET KAYA/Hani Benim Gençliğim

Özlemle kavuşmayı beklediğimiz annelerimize...


Hani Benim Gençliğim

Penceresiz kaldım anne

Penceresiz kaldım anne

Uçurtmam tellere takıldı

Hani benim gençliğim anne.


Duvarlar konuşmuyor anne 

Duvarlar konuşmuyor anne 

Açık kalmıyor hiçbir kapı 

Hani benim gençliğim nerde.


Yağmurları biriktir anne

Yağmurları biriktir anne

Çağ yangınında tutuştum

Hani benim bilincim anne.

Söz ve Müzik:                                                       İki güzel insan,                                                 Ahmet KAYA, Yusuf HAYALOĞLU

Selâm sana çocuk ruhlu şair,

Selâm...

Haram bize olgun ruhlu şair,    

Haram...                             

Seni anmak bile haram bize,   

Haram...

Tayfun Özenç / 13.09.2013


7 Aralık 2021 Salı

"O BAKIŞ" ın MESAJLARI


National Geographic dergisinin Haziran 1985 sayısı.  
Kapak resmindeki Afgan kız Sharbat Gula 1986' dan beri uzun yıllar boyunca etkilemiştir beni.. 
Dünya üzerinde siyasi emeller ve maddi çıkarlar uğruna fütursuzca güçsüz ülkeleri, dolayısıyla halkları fethetmek-köleleştirmek yolunu güden bazı devlet yöneticilerinin masumiyetin simgesi olan bu tarz fotograflara bakıp ta ahlaki-vicdani ve ruhsal muhasebe yapma zamanları hala gelmedi mi ? 

Devlet yönetmeyi becerebildiklerini sananlar kendi içsel dünyalarını yönetemediklerinin farkındalığına bir an önce ve mutlaka ulaşmalılar. Yaşam akıyor ve taptıkları maddi değerler-değer yargıları ruhsal alanlarımızı karartıyor.
Kararttığımız bilinç alanları, tüm dünya metafizik enerji ağını negatif yönde etkileyerek fizik ortamda düzensizliği ve uyumsuzluğu, metafizik enerji alanlarında dengesizliği tetikliyor.
Tepkisiz toplumlar olarak biz yönetilenlerin de bu neticelerin oluşmasında pay sahibi olduğumuz muhakkak..
Tayfun Özenç                                                                  16.06.2012, Bakırköy

5 Aralık 2021 Pazar

SINAVI YAPAN DA, ELİNİ UZATAN DA AYNIDIR

kolbasi.erhan / instagram

"Tüm evrenler ve evrenlerdeki tekamül okulları, akıllara sığmayan, muazzam bir organizasyonlar sistemi içerisinde, büyük yasalarla sarıp sarmaladıkları varlıkları daima yukarıya doğru çekmek için müthiş bir çaba içindeler."

İçinde bulunduğumuz büyük devrenin son dilimi insanlığın en sert şekilde “maddeyle” sınandığı bir dönem olacaktır ve halihazırda olmaktadır.


İnsanoğlu maddeden gelen kaba, ağır ve cezbedici tesirlerle, ruhtan gelen yüksek ve ince tesirler arasında seçimini yapmak zorundadır. 

Mıknatısın hangi ucunu besleyeceğimiz, bizim bundan sonraki tekamül rotamızı belirleyecektir.


İnsanlar arasına aşılmaz mesafeler koyan, birbirlerinden uzaklaştıran, mekanikleştiren, otomatlaştıran; vicdan, empati, merhamet, tolerans, birlik gibi yüksek değerler yerine sayısal değerleri yerleştirmeye çalışan; niteliği öteleyip niceliği kutsallaştıran her türden girişim dalga dalga üzerimize gelmektedir. Bunlar olacaktır. Bunların olacağı daha devrenin başında bellidir.


Realiteler üst üste katlanmış ve bizi on binlerce yıllık bir eğitim sürecinin sonunda “bitirme sınavı” noktasına getirmiştir. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken, bayrağı dikmeye bu kadar yakınken, burada kaybetmemeli, her ne olursa olsun vicdanın rehberliğinden ayrılmamalıyız.


Yarışın son düzlüğünde sentetik değerlerin cazibesine kapılıp dökülenler çok olacaktır. Onları en açık şekilde göreceksiniz.


Varoluşun bir bilgisayar oyunundan başka bir şey olmadığı yönünde pompalanan bilgilere itibar etmeyiniz. Bunlar boş laflardır. Yaratılışın yüceliği kelimelerle ifade edilemez. Tüm evrenler ve evrenlerdeki tekamül okulları, akıllara sığmayan, muazzam bir organizasyonlar sistemi içerisinde, büyük yasalarla sarıp sarmaladıkları varlıkları daima yukarıya doğru çekmek için müthiş bir çaba içindeler.


Korkmayınız. Umutsuzluğa asla ve asla düşmeyiniz. Anlık duygusallıklara kapılıp sürüklenmeyiniz. Bunlar geçecektir. Önümüzde devasa bir sonsuzluk uzanmaktadır.


Unutmayınız. Sınavı yapan da, elini uzatan da aynıdır.


Sevgiyle

Erhan KOLBAŞI, 4.12.2021


https://www.instagram.com/kolbasi.erhan/


18 Kasım 2021 Perşembe

NEFİS, AKIL, VİCDAN ÖLÇÜTLERİ



"BİZLER KOZMOS'UN KENDİNİ BİLME YOLLARIYIZ."
(Carl SAGAN)

“Tüm varlıkların; Nefsin bütün kademelerinden, Aklın bütün hünerlerinden, Vicdanın bütün sezgilerinden geçmek zorunluluğu vardır. “
(S.Planı - Ruhsal Tebliğler) 

Bu bahsedilenler ilahi/kozmik yasalar ile düzenlenir ve prensipler dizisi şeklinde disipline edilirler.
Farklılıklarımız da buradan doğmaktadır. Her kavramı, olguyu din ekollerinin getirdiği kurallar ve materyalist felsefe ile tanımlamak/açıklamak mümkün değildir.

Bugün dünyada kaos ve düzen grift halde, iç içe geçmiş durumdadır.

Bir ideolojinin veya gücün adamı olmak kolay bir yoldur. NÖTR olmayı başarmamız hedefini,            "İSA peygamberin yeryüzünü mağlup etmesi" gerçeğiyle ilişkilendirmemiz gerekiyor. 

Şu anda yaşadığımız ve ileride daha da ağır olarak yaşayacağımız tüm olayları akıl ve vicdan ölçütleriyle gözlemlemek ve tarafsız olarak değerlendirmek gereklidir. Bu ise bize yukarıda bahsedilen ilahi/kozmik prensiplere paralel olarak devletlerin, insan topluluklarının, çeşitli kültürlerin davranışları ve ilişkilerindeki düzensizliğin gerçek nedenini sezebilme gücünü sağlayacaktır.

Tayfun ÖZENÇ, 4.09.2016

16 Kasım 2021 Salı

ATLANTİS VE MU UYGARLIĞI

SORU: Atlantis ve Lemurya uygarlıklarının doğuşunu merak ediyorum. Bu uygarlıklar ne zaman ortaya çıktı ve nereden geldiler?         

RA: Atlantis ve Lemurya uygarlıkları bir değil iki ayrı uygarlıktır. Önce MU varlıklarına bir bakalım. Bunlar ilkel yapıda ama çok gelişmiş ruhsal sapmalara sahip varlıklardı. Uygarlık bu devrenin bir parçasıydı; sizin zaman ölçünüzle 53.000 yıl önce, devrenin başlangıcına yakın yıllarda yaşanmıştı. Burası zararsız ve iyi bir yerdi ama kürenizin tektonik tabakalarının yeniden ayarlanması sırasında -ki bunda onların herhangi bir katkısı olmamıştı- okyanusun sularına gömülmüştü. Kurtulanlar dağılarak sizin Rusya, Kuzey Amerika ve Güney Amerika dediğiniz bölgelere gittiler. Toplumsal olarak kendilerine sempati duymaya başladığınız Kızılderililer bu varlıkların torunlarıdır. Bu devredeki diğer enkarne varlıklar gibi bunlar da başka yerlerden gelmişlerdi. Ancak, bu varlıklar çoğunlukla, güneşinin yaşı dolayısıyla üçüncü yoğunluk derecesi yaşam koşullarına geçmekte güçlüklerle karşılaşan bir ikinci yoğunluk derecesi gezegeninden geliyorlardı. Bu gezegen Deneb galaksisinde bulunuyordu.

ATLANTİS ırkı, sizin uzay/zaman sürekliliği illüzyonunuzda yaklaşık 31.000 yıl önce oluşmaya başlayan çok karışık bir toplumsal bileşimdi. 15.000 yıl öncesine kadar yavaş gelişen ve hemen bütünüyle tarıma dayanan bir toplumdu. Ama bundan sonra kısa sürede öyle bir teknolojik idrake eriştiler ki, sonsuz zekâyı bilgi kaynağı olarak kullanabilir hale geldiler. Ayrıca, zeki enerjiyi de kullanarak sonsuz enerjiden gelen çivit rengi ya da epifiz ışınının doğal akımlarını büyük oranda yönlendirebiliyorlardı. Böylece, yaşam formları yaratabiliyorlardı. Ancak onlar, kendi akıl/beden/ruh bileşimlerine şifa verip onları mükemmelleştirecekleri yerde, yaşam formları yaratmaya başladılar ve sizin deyiminizle negatif düşünce ve eylemlere yöneldiler.

Sizin zaman ölçünüzle yaklaşık 11.000 yıl önce çıkan ilk savaş nüfusun yüzde kırkının bedenlerini yitirerek bu yoğunluk derecesini terk etmelerine neden oldu. Bundan 10.821 yıl önce de ikinci ve en korkunç savaş oldu. Bu savaş dünyanın çehresinin değişmesine neden oldu ve Atlantis’in büyük bir kısmı sulara gömülerek yok oldu.

Pozitif eğilimli Atlantisli gruplardan üçü bu felaket olmadan önce bu coğrafi bölgeyi terk etmişti; bunlar sizin bugün Tibet, Peru ve Türkiye dediğiniz ülkelerin dağlık bölgelerine gittiler.         

RA BİLGİLERİ Celse 10, 27 Ocak 1981

7 Ağustos 2021 Cumartesi

DÖRDÜNCÜ YOĞUNLUK KÜRESİ


SORU: Şu anda, bizim yeşil enerjilerimiz faaliyete geçirilmiş durumdadırlar. Son kırk beş yıldan beri de faal haldedirler. Bu süre zarfında -yeşilin tam olarak faaliyete ve sarının da potansiyel hale geçmesi için- nasıl bir geçiş yapıldığını merak ediyorum. Sarı faal halden potansiyel hale geçerken neler yitireceğimizi ve yeşil tam anlamıyla faaliyete geçtiğinde neler kazanacağımızı ve bu sürecin nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum.                                

RA: Aklınızın en önünde tutmanız gereken şey, içinde hiçbir kaybın söz konusu olamayacağı tek bir yaratılışın olduğudur. Sadece, varlıkların deneyimlemeleri için yaratılmış tekâmül devreleri vardır. 
Şimdi sorunuza yanıt verebiliriz. 

Yeşil ışın devresi ya da sevgi ve idrak yoğunluğu şekillenmeye başladığında, şimdi yapmakta olduğunuz dans sırasında hoşunuza giden            sarı ışın katı ya da DÜNYA bir süre için üzerinde yaşamın bulunmayacağı bir devre geçirecektir. 

Bu uzay/zaman, dördüncü yoğunluk derecesi varlıklarının, kendi yoğunluklarını, üçüncü yoğunluk derecesinden korumayı (saklamayı) öğrenmelerine kadar sürmek zorundadır. Bu süre sona erdikten sonra artık üçüncü yoğunluk derecesi bu sarı ışın küresinde yeni bir devre başlatıp sürdürebilecektir. Bu arada, sarı ışın ile büyük oranda uyumlu başka bir küre şekillenmektedir. Bu dördüncü yoğunluk küresi, birinci, ikinci ve üçüncü yoğunluk küreleriyle bir arada (onlara paralel olarak) var olmaktadır. Malzemesinin merkez dönme hareketinin atomik özelliklerinden dolayı bu küre daha yoğundur. Bu konuyu sizinle incelemiştik. 

Bu uzay/zaman’da enkarne olan dördüncü yoğunluk derecesi varlıkları, deneyim açısından dördüncü yoğunluk derecesine ait olmakla birlikte, bu katta dördüncü yoğunluk derecesinin doğumunu deneyimlemek ve bu doğuma yardımcı olmak istedikleri için daha düşük yoğunluktaki bedenlerde enkarne olmaktadırlar. 
Dördüncü yoğunluk derecesindeki varlıkların çok sevecen ve merhametli olduklarını anımsayınız.                                

 (RA BİLGİLERİ - Celse 63, 18.07.1981)


4 Ağustos 2021 Çarşamba

DEJENERASYON

Öyleyse yeryüzü insanı kalıp bakımından giderek dejenere olmaktadır!

Kalıbın dejenerasyon oranına göre, ruhi cevherleri daha az olgun varlıklar enkarnasyona başlamıştır.

Böylece, bu tip bir bedene ihtiyacı olan varlıklar, sınavlarını vermek üzere enkarne olmaktadırlar.

Bu yüzden yeryüzünde barışın, esenliğin sağlanması gittikçe zorlaşmakta, yeryüzü insanı sürekli dejenerasyona sürüklenmektedir, buna kendisi sebep olmuştur!


Sadıklar Planı-Ruhsal Tebliğler 
Celse: 149, 2.07.1971

30 Temmuz 2021 Cuma

VARLIĞIN PERİSPİRİTAL ALANI

 İnsan bedeniyle ruhu arasındaki bağlantı, ruh ve beden cevherleri (özleri) arasındaki muazzam fark sebebiyle asla DOĞRUDAN değildir. Bu iki cevher birbirlerinin sınırları içine giremez. Aradaki bağlantı “perispiri” adını verdiğimiz bir enerjetik tesir sahası ile kurulur.


“Ruhu bedenden çıktı vb.” anlatımlar son derece yanıltıcı ifadelerdir. Örneğin dezenkarnasyon (ölüm) sırasında durugörü medyumlarının bedenden çıktığını gördüğü birtakım akışkanlar aslında tamamen fizik bedenin bazı manyetik akışkanlarından başka bir şey değildir.


Bizler bir tür enerji beden diyebileceğimiz bu perispirital alanımızı geliştirmek ve titreşimsel seviyesini yükseltmek için Dünya Tekamül Okulu’na kaydolarak, bu okulun sunduğu olanaklar dahilinde sayısız deneyimlere gireriz. Buraya enkarne olmamızın temel sebebi, maddenin bilgisini almak, bu okulun vibrasyonel derslerini tamamlamak ve böylelikle perispirital alanımızı, tekamülümüzün ileri aşamalarında enkarne olacağımız, dünyaya oranla çok daha yüksek imkanlara sahip gezegenlerin enerji alanlarına adapte edebilme kabiliyetini kazanmaktır.


Bir dünya dışı varlığın gelişmişliği, onun perispirital alanının, yani daha basit terimiyle enerjetik bedeninin tesir alma ve aldığı tesiri işleme kapasitesiyle ölçülür. 


Varlığın sergilediği ve bize mucizevi görünen bazı yetenekler (materyalizasyon, demateryalizasyon, telepati, telekinezi vb. yüksek psişik yetenekler) onların perispirital sahalarının gelişmişliği sayesinde meydana gelmektedir.


Tekamül yolculuğuna dünya beşerinden –örneğin- 1 milyon yıl önce başlamış bir varlığın enerjetik sahasının nasıl bir noktaya gelmiş olabileceğini tahmin dahi edebilmek kolay değil..


Varlıklar arasındaki gelişmişlik farklarına bu açıdan bakınız..


Sevgiyle,


Erhan KOLBAŞI, 2.07.2021


https://www.instagram.com/kolbasi.erhan/


VARLIK SİSTEMLERİNİN İLETİŞİMİ


Bir varlık sistemi, kendisinden daha alt titreşimsel düzeydeki bir realitede bulunan bir başka varlık sistemiyle (örneğin Dünya insanlığı) neden çok sınırlı, kapalı ve “çok özel koşullar altında” iletişim kurar?


Bir varlık sistemi neden “bize gizemli gibi görünen” iletişim yöntemlerini tercih eder?

Bir varlık sistemi neden kendisinden daha alt titreşimsel seviyedeki bir başka varlık sisteminin karşısına bütünüyle fiziksel olarak çıkarak, açık ve kitlesel iletişim kurma konusunda çekimser pozisyondadır?


Bunun BAŞLICA SEBEPLERİNDEN bir tanesi şudur:
Evrende tekamül daima ileriye ve daha yüksek titreşimsel seviyelere yöneliktir. Tekamül yavaşlayabilir, geçici olarak duraksayabilir ama asla geriye gitmez. İnsanlığın yönü de (mevcut görünüm her ne olursa olsun) daha üst varoluş oktavlarına doğrudur. Bu değişmez bir yasadır.


Bizlerin sınırlı algılarımızla tanımladığımız evren, realitenin SADECE ÇOK KÜÇÜK BİR DİLİMİNİ TEMSİL EDER.


Daha üst varoluş katmanlarındaki bir varlık sistemi, tekamül skalasında daha geride olan –örneğin Dünya Okulu’ndaki insanlık ailesiyle- “bütünüyle görünür halde” iletişime geçtiği takdirde, insanlığın kolektif bilinci ve bireylerin zihinleri, içinde bulunduğumuz “o minicik ve sınırlı realitemizi”  “GERÇEK REALİTE” ZANNEDECEK, böylece zihinlerimiz bu realiteye DEMİRLEMEYE çalışacaktır. Bu durumda, daha üst titreşimsel seviyelere doğru ilerleyişimiz büyük ölçüde yavaşlayacaktır.


Daha üst varoluşsal katmanlardaki varlıkların amacı bizleri yukarıya doğru çekmektir. Bu da onların tekamül sınavıdır. Onların bu realitede “HADDİNDEN FAZLA” görünür durumda bulunmaları, bizlerin daha üst realitelere tırmanabilme motivasyonumuzu ve çabamızı köstekleyecek bir etki yapacaktır.


Dünya dışı varlık sistemlerinin “bize tuhaf görünen” davranış modellerini kavrayabilmek ve “NEDEN İNSANLIĞA DOĞRUDAN YAKLAŞMADIKLARINI” anlayabilmek için bu bilgiyi göz önünde bulundurmanın yararlı olacağı düşüncesindeyim.
Sevgiyle..

Erhan KOLBAŞI, 2.08.2020

https://www.instagram.com/kolbasi.erhan/

23 Temmuz 2021 Cuma

GİTME VAKTİDİR !

(COVID-19) SALGINI ve "O BİLGİ"


Deklanşöre basıldığında küresel ölçekte bir sahne açıldı.
Öyle bir sahne ki; 
Tüm gezegen insanları ve ülke yönetimleri hem seyirci hem de oyuncu konumunda..

Senaryo gereği sahnede sürüp giden bu akış içerisinde küresel bazda büyük ıstıraplar deneyimliyoruz.
Bu yoğun ıstıraplara sürüklenmemizin nedeni ise, hala bir türlü yumuşatmak yeteneği ve gücünü gösteremediğimiz 
SERT KISIMLARIMIZDIR !

Gezegen çapında siyaset, iş, çalışma, eğitim, üretim, ticaret, ibadet, sportif, kültürel ve sanatsal faaliyetler ile özgürce dolaşım kısıtlamaları yanında, ailevi, toplumsal ve  sosyal ilişkilerde de kısır bir döngüye girilmiş bulunulmaktadır.

(Doktor anne-baba ve çocukları)


RUHSAL İDARE MEKANİZMASI' nın yoğun ve yenileyici tesirleri eşliğinde;
" HAK ETTİĞİMİZ " bu küresel katalizörün tetiklediği BÜYÜK HADİSE' nin tam merkezine bu kez tüm insanlık olarak yerleşmiş durumdayız. 

Asırlardır asalarını taş ve kayaya vurup pınarlardan suyu akıtan ruhsal öğretmenler vasıtasıyla söylenenler söylendi, yazılanlar yazıldı..!


Artık, burada/şimdi ve orada/sonra ilahi düzen ve tertiple sunulacak tetikleyici katalizörlere hep birlikte hazır olalım. 

Hadiselerin içinde zihinsel karmaşaya uğramadan, TOPLU HALDE ve AÇIK ŞUURLA hareket etme kabiliyetini göstermeyi başaralım.

Şu sıralarda "insanlığı kendi içine kapatan" bu tesir sarmalı, 
"Dönüştürücü Bilgi" ile birlikte görev yapmaktadır.

O, öyle bir bilgi ki, kendinle tanışırken kendini de aşabilirsin.

Tayfun Özenç,  2.04.2020

22 Temmuz 2021 Perşembe

DÖRTLÜKLER / SON DEVRE


O devrenin azabı pek yakındır sizlere
O devrenin refahı da elbet içinizde
O devrenin hazzını duymak için şimdiden
Gayret ve sabırla hazırlanın şimdiden.
 
Dönem dönem gösterdik bilenler için
Kelâm kelâm söyledik erenler için
Bilginin aydınlık yüzünü hep sizlere
Perde perde kaldırdık hayırlar için.
 
Gözyaşı selinde boğulun şimdiden
Vicdanın bahçesinde yeşerin şimdiden
Şuur birliğinde derilmek için
Kaldırın gövdenizi yerden şimdiden.


Eğitim metodları sizleri sarar
Yaradanın sevgisi sizlere yeter
O merhem ki yarayı ta içten kavrar
Bilene ne mutlu düşünün artık.
 
Devrenin içinde bir bütün olup
Bilginin hazzında evliya deyip
Kâh eren olup, kâh aşık olup
Kendinizi bilin tanıyın şimdiden.
 
Putları anlattık o zaman size
Halâ yaşarsınız onlarla iç içe
Kendi içinizdeki putu kırmadan
Bilginin yükseğine ermek olur mu?
 
Düşünün miracın ne olduğunu
Bedenin ruhla ahenktar olduğunu
Şuur berraklığındaki o bütünlüğü
Boyutlar arası o söyleşide.
  
26.04.1992, Fındıkzade