14 Kasım 2016 Pazartesi

BİR KUMRU İLE SOHBETİM

14 Temmuz 2013, Pazar, sabah saat 08:00 civarı. Odayı havalandırmak için pencereyi açıyorum.
Denizlik üzerindeki saksılardan birinin üstünde tünemiş, ürkek gözlerle bana bakan ve bu yerküreyi paylaştığımız bir dostumla göz göze geliyoruz. Tahmin ettiğim gibi, bir yavrusunun daha hayata merhaba demesi için nöbette…Yani kollaması, koruması ve geceleri sıcak tutması gereken bir yumurtası var…Erkeğini de görüyorum, karşı ağaç dalları üzerinden dikkatlice her ikimizi de gözetliyor. Beş yıl önceki gibi..Yaklaşık beş yıl önce Haziran ayı ortalarından itibaren tam 50 gün boyunca aynı pencere köşesinde bir kumru yavrusunun hayata geliş,gelişme, yaşama ve doğaya katılma aşamalarını,adeta anne-baba kumru ile birlikte yaşamış ve gözlemlemiştim.
Nöbetleşe yumurtayı bekleme ve ısıtma, biri beklerken diğerinin yumurta için çalı-çırpı parçaları temini, yiyecek ve su aramaya çıkması, kendi imkanlarımla ıslak ince bulgur, buğday, su  temin edişim vs.. İçten gelen bir dürtü ile bir çok insan gibi bende hayvanlarla sohbet etmeyi çok fazla seven birisiyim. İşte şimdi bu yeni ailenin yumurta üzerindeki dişisi ile 15 dakika süren bir sohbete koyuluyorum.

Bana kendi yaşam boyutundan gizemli de sayılabilecek bazı bilgiler veriyor.Bir kaç cümle ile özetlemeye çalışacağım.
“Biz hayvanlar, “Yaratan-Sonsuz Zeka” dan yansıyan “İlahi-Zeki Enerji” nin desteği ve yaratıcılığı ile bu bedenleri kullanarak faaliyette bulunuruz. Bizim bireysel bilinç düzeyimiz insanlar kadar gelişmemiştir. Ruhsal olarak bizler, “Gurup Ruhu” olarak tesir alır ve bu tesirlere bu 3. boyut küresinde tezahür ederek, şahit olduğunuz bu canlılık, idrak ve sorumluluk kudretimiz nispetinde cevap vermeye çalışırız. Zaten doğada sürüler halinde ve otomat olarak yaşamamız, bizim bireysel değil de “Gurup Ruhu” organizasyonu içinde bulunduğumuzun en açık delilidir.İşte biz doğada bütün faaliyetlerimizi “O Yüce Zeki Enerji” nin bize sunduğu yaşama ve moral gücü, içgüdü ve sezgi nitelikleriyle sürdürürüz.”

Kendisine ya insanlar hakkında ne düşünüyorsun ? diye sorduğumda;

“İnsanlar bireysel bilinç konusunda bizlere göre daha yüksek düzeyde bulunan “Yaratıcı Sonsuz Zeka” dan kendilerine çok daha geniş imkanlar sunulan varlıklardır. Çok daha ulvi(yüce) tesirleri, zeki enerjileri alabilen, sezebilen ve bunları değerlendirebilen varlıklardır. Bu tesirler aslen ruhsal hiyerarşi kaynaklı olup, varlıkların ruhunda derin izler bırakan doğal afetler, savaşlar, toplumsal olaylar, evlat kayıpları, kişisel ve ailesel sıkıntı, dert ve üzüntüler tarzında 3.boyut tezahürü olarak insanların yaşamında önlerine çıkmaktadır. Aslında insanlar kendilerini sarsan ve yıpratan tüm hadise ve elemlerin  karşısında dik durup yıkılmama moral gücünü fiziki bedenlerinden değil, kendi derin iç varlıklarından almakta ve hayata tutunmaktadırlar.  Onlar ruhsal olarak bu bireyselleşmeyi, Tekamül Siklusları ile geçirdikleri çok sayıda “AĞIR HAYATLAR” içerisinden geçerek hak ettiler. Bunun kıymetini bilmeleri gerekiyor.”

Bu bilgilere baktığımızda bir evlat dünyaya getirme ve büyütmenin, genç ve yetişkin olduklarında onlara güvenli ve güçlü yarınlar hazırlamanın yüceliği tartışılmazdır.
Bu sorumluluklar sadece ailenin değil özellikle siyasi yönetimlerin ve toplumun asli vazifesidir.
GENÇLER’imizi dinleyelim, anlamaya çalışalım, etik kurallar dışına çıkılmayacak şekilde ÖZGÜRCE YAŞAMA, FİKİR İNŞA ETME ve PAYLAŞMA faaliyetlerini kursaklarına tıkamayalım….

Tayfun Özenç
15.07.2013, Bakırköy

10 Kasım 2016 Perşembe

DENGEYİ KURMAK..

Koyun uysal yanımız ve sağda, keçi dirençli yanımız ve solda.


Ancak sağ ve sol, iyi ve kötü, siyah ve beyaz yönlerimizi kontrol altına aldığımızda, "Tanrı'nın Melekutu" na girebiliriz.
Ne sadece iyi olmak, ne sadece kötü olmak bize bir şey kazandırmaz, önemli olan dengeyi kurmak...

[Fulya AYKAÇ,
Astroset Astroloji ve Bireysel Gelişim]