20 Kasım 2011 Pazar

ÇOCUKLARIMIZ !


Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, 
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. 
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler 
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. 
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. 
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır. 
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. 
Çünkü ruhlar yarındadır, 
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. 
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları 
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. 
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur. 
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. 
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür 
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar. 
Okçunun önünde kıvançla eğilin 
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar 
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Halil Cibran

16 Kasım 2011 Çarşamba

TAM FARKINDALIK

Bir fidan toprağa dikersiniz. Serpilir. Koca bir ağaç olur. Bir bakmışsınız ağaç çiçek açmış. Çiçekler solar ve peşlerinden küçücük meyveler çıkar. Meyveler büyür ve olgunlaşır.
     Dikkat edin: Siz sâdece fidanı diktiniz.
     Ona nasıl büyüyeceğini, nasıl çiçekler açacağını, nasıl meyve vereceğini siz mi öğrettiniz?
     Bedeninizdeki kalbin nasıl çalışacağını, kanı nasıl pompalayıp geri toplayacağını ona siz mi öğrettiniz? Ya da başınızdaki saç tellerinin nasıl uzayacağını?
     Yaşamda olup biten her şey bir zekâ ve denge ürünü.
     Görünmez bir güç evrendeki her işi şaşmadan, mükemmel bir biçimde yerine getiriyor. Her şey kendiliğinden oluyor.
     Dünya gezegeni Güneş etrafında belli bir yörüngeye oturmuş. Ve sürekli o yörüngeyi tâkip ediyor.
     Her şey kendiliğinden oluyor. Herhangi bir yönlendirici göremeyiz. Aynı şekilde bedenimizin içinde ve dışında olup bitenler ile duygu ve düşünce dünyamızı tümüyle özgür bırakırsak, hepsi de mükemmel bir düzene girecektir. Nasıl gezegenimizi kontrol etmeye çalışmıyor isek bedenimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı ve bizim dışımızdaki diğer her şeyi içimizde kontrol etmeyi de tamamen terk etmeliyiz. İşte bu her şeyde içteki
kontrolü tamamen terk etmişlik hâli, tam farkındalık hâlidir. Bizim bedensel, düşünsel ve duygusal müdahalemiz olmadıkça o görünmez güç, her şeyi yoluna koyar, her konuda, her alanda düzeni ve dengeyi sağlar. Uyum, güzellik, mutluluk ve o doyumsuz aşk hâli, işte o zaman ortaya çıkar.
     Karmaşa, çelişki, mutsuzluk ve acı içindeki insanoğlunun kurtuluşu, kendini bu görünmez zekânın kollarına bırakması ile mümkün. Buna da tam farkındalık ile yaşam diyoruz. Böyle yaşayın. Böyle yaşadıkça aslında bir din dâhil hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını hayretler içinde göreceksiniz.

12 Kasım 2011 Cumartesi

DOĞAL AFETLER VE İNSAN

"Mukaddes metinlerinizi incelediğiniz zaman görmüşsünüzdür ki, milletlerin şuurlanması ve vicdan ölçüleri ile hareket etmesi için, kendilerine peşin olarak yapılan yardımlar, umumiyetle pek az insan tarafından, yani liyakatini kendiliğinden geliştirmiş olanlar tarafından benimsenmiş ve tatbik edilmiştir. Ve kısmı azamı, çok büyük bir kısmı ise, şiddetli baskı, zorlanma, kısaca ıstıraplar içerisinde bıraktırılmıştır.
Ruhî İdare Mekanizması, sizin Rabbiniz, hepimizin mürşidi bu Mekanizma, size ıstırabı doğrudan doğruya mı ika etmektedir? Hayır. Mekanizma, tabiat kuvvetlerini harekete geçirmektedir. Dikkat ediniz, tabiat kanunlarını, kozmik kanunları harekete geçirmektedir. Veyahut hareket hâlinde, bilkuvve mevcut olan bu kanunların istikametini, tatbik sahasını dünyanız üzerinde yapmaktadır. Bu durumda, bir tarafta yağmakta olan yağmur, bir tarafta insan var. İnsan yağmur karşısında bilgisine, görgüsüne, vasıtalarına göre bir tavır alır. Ve bu yağmurun zararından ve faydasından nasibedar olur. Eğer tedbirini almış, eğer liyakatini, şuurunu geliştirmiş, vicdan ölçülerini tatbik etmiş ise, bu yağmur tümüyle hemen hemen onun için bir bereket, bir rahmettir. Yukarıdaki hususların kifayetsizliği ve noksanlığı nispetinde de, bereket olmaktan çıkıp, felâketi teşkil eder.
Bu basit misalden de anlaşılacağı üzere, insan hiç bir şekilde kendisine baskı yapılan, empoze edilen, üzerinde deneyler yapılan, ıstırabından, feryadü figanından, şaşkınlığından istifade edilen bir mahlûk asla değildir. Tabiat kanunu o sahnede cari iken, insan hür olarak onun karşısında bir vaziyet takınmak zorundadır. Çünkü, her ikisi de kuvvettir. İşte sizin ıstırabınız, harekete geçmekte olan kanunlar, kuvvetler karşısındaki aczinizin, bilgisizliğinizin, şuursuzluğunuzun, vicdan ölçülerini hakkıyla kullanamayışınızın, otomatizmanın bir neticesi olacaktır. Ve bütün bu nakıseler de sizin kendi elinizin işidir."

Sadıklar Planı-Celse 135, 23.10.1970

SÖZLÜK :
İka etmek: Yapmak, etmek           Bilkuvve: Potansiyel olarak, düşüncede
Kifayet:Yeterlilik                        Cari: Yürürlükte olan                      Nakise: Eksiklik