31 Temmuz 2022 Pazar

YENİ MEKÂNLAR/KADERLER

"Kader mekanizması karşısında; hiçbir liyakat gözden kaçmaz, ileri hamlelere yönelik ve aslî icaplara uygun hiçbir isteyiş geri döndürülmez, hiçbir çırpınış ve hiçbir cehit boşa gitmez, özellikle öz varlığın hiçbir ihtiyacı giderilmeden bırakılmaz. Bütün bunlar, kader mekanizmasında kılı kılına ölçülür, biçilir, hesaplanır ve bu ihtiyaçlara en uygun gelen yeni imkân sahalarından, yâni inkişaf ortamlarından –daha önce açıkladığımız tarzda– aslî zaman ölçüleriyle mekânlaştırılmış tezahürler meydana gelir, yâni mukadderat meydana çıkar.

İşte geçmiş dünya devrinin artık olgunlaşmış ve dünya maddelerinden yararlanamaz duruma gelmiş insanları da, böyle, yüksek kaderlerini, ileri ihtiyaçlarını karşılayacak yüksek mekânları, yüksek âlemleri beklemekte idiler.

Henüz bu dereceye gelmemiş olanlar ise, kendi basit durumlarına ve ihtiyaçlarına yetecek ortamları arıyorlardı. Dolayısıyla, bütün bu ihtiyaçların gerçekleşmesi için, dünyanın değişmesi ve bunun sonucunda da yeni ihtiyaçları karşılayacak yeni mekânların, yâni yeni kaderlerin ortaya çıkması icap ediyordu. Esasen birbirinden büyük farklarla ayrılmış bu iki gruptaki ihtiyaç sahibi insanların aynı ortamda bulunması da uygun olmazdı.

İşte bu yüksek inkişaf icaplarının sonucu olarak, dünya bir inkilabın, bir intikal gününün gerçekleşmesine hazırlanıyordu.

Dünyanın bu inkilabı, her devrede olduğu gibi, dengesinin önce bozulması,sonra da yeniden kurulması şeklinde olacaktı. Bu denge bozuluşunun ilk alâmetlerinden olarak, Mu kıtasının orasında burasında insan gücünün önleyemeyeceği yer yer sarsıntılar, yer yarılmaları, volkan püskürmeleri görülmeye başladı. Bu hâller gittikçe artarak, şiddetlenerek ve sıklaşarak 80–100 yıl kadar sürdü.

Artık mukadder olan intikal günü yaklaşıyor, insanlar lâyık oldukları kaderlerine koşuyordu. İnsanların büyük bir kısmı, liyakatlerini yüksek mekânlarda hazırlamışlardı. Ve oraya gideceklerdi.

Buna henüz hazırlanamadan intikal ânına girecek olanlar ise, inkilâp devri kapandıktan sonra yine dünyada kalacaklar; yeniden, liyakatlerini kazanıncaya kadar az veya çok uzun bir süre sonrasında, bu dünyada, geri kalan taraflarını yetiştirmek için yaşayacaklardı."

İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT                                                                      Sayfa 255-256



6 Temmuz 2022 Çarşamba

ANKH

Bu imgedeki daire ruhun büyüsünü belirtir, haç ise ancak feda edilerek değerlendirilebilecek (değerli kılınabilecek) tezahürün doğasını işaret eder.
Böylece ANKH, tezahürün içindeki ve ötesindeki ebedi olanı, tezahür etmiş olanı feda etmek ve dönüşüme uğratmak yoluyla ortaya çıkarmayı simgeler.

RA BİLGİLERİ
CELSE 93 - 18 Ağustos 1982


NOT: ANKH, varlığın içinde bulunduğu realitesi ile ilgili sahip olduğu ve idrak ettiği bilgilerin, değerlerin, düşünce kalıplarının, davranış biçimlerinin, alışkanlıklarının feda edilerek, terk edilerek dönüşüme uğratılması yolu ile potansiyel üst bir realiteye sıçramayı simgeler.
Halihazır realitede ölüp, daha üst ve yepyeni bir realitede doğmaktır. (T.Özenç)


Bir kimse ölüp yeniden doğmadıkça; Tanrı’nın melekutuna giremez.”
  Hz. İSA

Bu imgede;
Daire        : Ruh’u simgeler.

Dik açılar : Dönüştürücülük özelliği.




Ankh, “T” harfinin üzerine oturtulmuş küçük bir daireden ibaret bir, en yaygın Antik Mısır sembolüdür. "Nil'in anahtarı" olarak da bilinir.
İsis misterleri inisiyasyonunda kullanılan bu sembole birçok Mısır ilahının elinde rastlanmakla birlikte, en çok İsis’in elinde rastlanır. Sembole “kulplu haç” (crux ansata) da denilir. Sembolün dairenin altında kalan, Tau adıyla bilinen “T “ kısmı Maya, İnka, Hindu, Çin ve Kalde yazıtlarında rastlanan, birçok alfabede kullanılan bir harftir.



ANLAMI
Sözcük anlamı “yaşam” olan ankh işaretinin simgelediği 12 anlamdan 5’i şöyle açıklanır:
  • Mısırlı; "yaşam haçı"dır, kadın ve erkeğin birlikteliğini simgeler ve evrensel yaşamın çekiciliği olarak ele alır. Nil'in anahtarı olarak da bilinir.
  • Ankh sembolü genel anlamıyla ya da semavi ve dünyevi alem arasındaki irtibata ilişkin anlamıyla kullanıldığında, daire Semavi Yönetim’i “T”nin yatay çizgisi olan kol yeryüzü ile semavi alemi ayıran sınırı simgeler; sütun sembolizmini içeren aşağı inen kol ise iki alem arasındaki, iki yönlü her türlü irtibat ve iletişimi temsil eder.
  • Sembol inisiyenin alnının ortasında, iki gözünün arasında, yani üçüncü göz hizasında tutulduğunda, misterlere inisiye olmuş bulunmayı ve sırrı gizli tutmayı simgeler. Bu, arkan denilen sırlara açılan kapıları inisiye olmayanlara kapatan anahtardır. Yani bu, öte-alemin tülünü aralamış, durugörü gibi psişik yeteneklere sahip olmuş ve görünmez hiyerarşi ile vizyon veya sezgi yoluyla temasa geçmiş inisiyenin sırları kimseye açıklamaması gerektiği anlamına gelir.
  • Ankh sembolünün kulpundan tutulan bir anahtar olarak kullanıldığı sembolizmlerde ise, bu anahtar, onu taşıyan kişinin İsis gizemleri (misterleri) inisiyasyonundan geçmiş biri olduğunu simgeler. O kimsenin göğün kapısının anahtarına sahip oluşu İsis ve Osiris’le temsil edilen semavi vazife organizasyonunda, artık şuurlu olarak hizmet edebilecek bir duruma gelmiş olmasını ifade eder.
  • Mumyaların üzerine konulan ankh sembolü, mumyalananın, ilahlara benzer duruma gelene kadar doğum-ölüm süreçlerinden (reenkarnasyon) defalarca geçeceğini simgeler.




Sembol, haç kısmından tutulması, İsis’in elinde olması gibi farklı bağlamlarda daha farklı anlamlarda kullanılmaktadır.

(Wikipedia.org)