18 Eylül 2013 Çarşamba

RÜYA - FUTBOLDA KAOS

RÜYA
20/06/2011

Bir alanda bulunuyorum. Bu yer üstü açık, gökyüzüne bakan fakat dört tarafı kapalı geniş bir mekan. Orta yaşlı, olgun bir yetişkin erkek görüyorum. Bu kişinin üzerinde futbolcu giysileri yani forma, şort ve krampon ayakkabılar bulunuyor. Bu mekanda bu kişi ile beraber üç-dört şahıs daha bulunuyor. Bu yetişkin futbolcu kişi bir futbol topunu önüne koyuyor. Topa vuracağını, şut atacağını beklerken birden büyük bir ürkme, korku-endişe  dolu hareketler ile futbol topundan kaçarcasına uzaklaşıyor. Sonrasında yeşil bir ışık huzmesi futbol topunun etrafını sarıyor ve topun etrafında dönmeye başlıyor.
Bu <yeşil ışık huzmesi> küre şeklinde ve mütemadiyen futbol topunun etrafında dönüp duruyor. Enterasan bir rüya ve devamlı olarak dönen bu yeşil ışık huzmesini bir süre daha izliyorum, daha sonra uyanıyorum.

NOT : Bu rüyadan on üç gün sonra 3 Temmuz 2011 sabahı, İstanbul ve diğer illerde futbol müsabakaları ile ilgili olarak savcılık talimatınca şike ve örgütlü faaliyetler soruşturması kapsamında emniyet güçlerince operasyonlar başlatıldı. 1.dalga, 2.dalga, 3.dalga vs olarak bu operasyonlar sürdürülmektedir. Türk futbol takımlarından başta Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon, Galatasaray spor klüpleri ve diğer klüpler olmak üzere klüp başkanları, yöneticiler, idareciler, futbolcular gözaltına alınıyor, tutuklananlar oluyor. Soruşturmanın genişletilerek devam edileceği söyleniyor. Bu arada futbol ligleri erteleniyor, takımların federasyon tarafından küme düşürüleceği, lig ve kupa şampiyonluklarının ellerinden alınacağı bilgileri geliyor. UEFA olaya el koyuyor, takımların Avrupa’ da ki şampiyonlar ligi ve UEFA kupası maçlarından atılacağı haberleri gündemde.

Toplum olarak bu durumu  iyi değerlendirip bu sınavdan başarıyla çıkmak zorundayız. Emniyet, yargı, futbol camiası, basın-medya kuruluşları ve kamuoyu objektif ve tarafsız bir yaklaşımla, kişilerin haklarını da koruyarak adil bir biçimde bu süreci geçirmeli ve temiz bir düzenin kurulmasına çalışmalıyız. Rüyada algılanan futbol topundan kaçış ve  etrafındaki yeşil ışık huzmesi, futbol camiasındaki temizlik-saflık hareketinin başlayacağını simgeliyor olabilir. Tabiki toplum olarak olaya taraflı yaklaşmadan, sen ben davası gütmeden bunu başarırsak ne mutlu bizlere.

Tayfun Özenç
31.07.2011

12 Haziran 2013 Çarşamba

DUYULAR DIŞI ALGI, ÖNGÖRÜLER VE RÜYALAR ARŞİVİ

www.EvreninDili.com sitesi, 2009’un Temmuz ayında “Parapsikoloji” çalışmaları yapılmak üzere oluşturulmuş, bilime hizmet eden bir sitedir (konuyla ilgili bilimsel toplantılarda sunulan konuşmaların video kayıtlarını görebilirsiniz). EvreninDili.com web alanında yer alan “Duyular Dışı Algı, Öngörüler ve Rüyalar” başlığını içeren sitemizin temel ilgi alanı “Duyular Dışı Algı (DDA) ve gelecek öngörüleri”dır. Amacımız "Tarafgirlik ve önyargılardan uzak bir şekilde, bilimsel bir ruhla, genel kabul gören bilimsel hipotezler ışığında, açıklanamayan gerçek ve varsayımsal parapsikolojik beşeri yetenekleri incelemek, bu konuda yeteneği olan ve/veya ilgi duyan kişileri bir araya getirmektir."

5 Haziran 2013 Çarşamba

THE RECONNECTION

TEKRAR BAĞLANTI
Tekrar Bağlantı şifası (Reconnective Healing), kendi  öz gerçeğimiz ile bağlantımızı yeniden oluşturan, varlığımızın tüm parçalarına ulaşmamızı sağlayan ve tüm evrenle  bağlantı kurmamıza yardım eden bir şifa çalısmasıdır. Tekrar Baglanti, yeni bir evrimi temsil eden frekanslarla gerceklesir. Dunyaya ilk kez sunulmakta olan ve muhtemelen yeni bir bant genisliginden gelen bu frekanslar, bir isik ve bilgi spektrumu yoluyla bize ulasmaktadir. Amerikali kayropraktor Dr. Eric Pearl 1993 yılında, ''yaptigin, gezegene ışık ve bilgi getiriyor'' mesajı ile kendini ilginc bir seruvenin ortasında bulmus, yeni ve farkli bir şifa calışmasını dunyaya sunmaya başlamıştır.

THE RECONNECTION HEALING
The Reconnective Healing yeni Beşinci Boyut Enerji Şifası'dır.The Reconnective Healing seansında çok farklı bir şifa getiren beşinci boyut frekansları kullanılır. Uygulayıcı ellerini kullanarak beşinci boyut enerjisini alıcının enerji bedenine aktarır. Bu enerjiyi aktarırken uygulayıcının alıcıya dokunması gerekmez. Reconnective Healing, bedenin ve beden enerji sisteminin fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal düzeyde yenilenmesine yardımcı olur. Dr. Eric Pearl, Reconnective Healing'in yüksek bir enerji kaynağı olduğunu göstermektedir. RH seansı alıcının iyileşmesine yardımcı olur. Alıcı seans sırasında veya seanstan sonra iyileşme gösterebilir. İyileşme kişiden kişiye değişir, kişi tam iyileşmese bile bu enerji kişide iyileşme sürecini başlatır ve hızlandırır. Reconnective Healing seansı bir dönemde 1-3 seans alınması yararlıdır.
Reconnective Healing (Tekrar Bağlantı Şifası) ile The Reconnection ( Tekrar Bağlantı) arasındaki fark nedir?
Reconnective Healing ile The Reconnection arasındaki temel fark niyettir. Fiziksel, mental, duygusal veya spiritüel olsun, Reconnective Healing’in niyeti şifa vermektir. The Reconnection’in niyeti, kişiyi dünyanın axiatonal kafesiyle yeniden temasa geçirmektir. Ancak, şunu biliyoruz ki, mevcut durumda, bu ikisi birbirinden tamamıyla ayrı süreçler değildir. Reconnective Healing sırasında, kişi, aksiyonel kafese bir dereceye kadar yeniden bağlanabilir, ve insanların The Reconnection sırasında da şifaya kavuştuğu görülmüştür. Şu anda, bunların her birinden tam anlamıyla yararlanabilmek için, Reconnective Healing ve The Reconnection ayrı zamanlarda yapılmalı/deneyimlenmelidir.

4 Haziran 2013 Salı

İÇSEL SEVGİ

“ Eğer bir yerde;
  Berrak bir gönülden
  Berrak bir gönüle akış varsa,
  Orada nurların en güzeli vardır.”

BARIŞ

“Eller göğe uzatılacağına,
 Yerde birbiriyle kenetlensin.
 Kenetlensin ki;
 Göğe ulaşacak kudrete ersin.”

Tayfun Özenç
30.06.1992

12 Mayıs 2013 Pazar

YOĞUNLUK DERECELERİ



SORU: Bana gezegensel varlıkların bu ilk yoğunluk derecesini anlatabilir misiniz?
RA: Her adım, farkındalığın keşfi içindeki sonsuz zekâyı özetler. (Her
adımın özünde olan ve bu keşfi sürdüren de odur.) Gezegensel bir
çevrede ise her şey sizin kaos dediğiniz biçimde başlar; enerji,
sonsuzluğu içinde yönlendirilmemiş ve rasgeledir. Sizin idrakiniz
çerçevesinde yavaş yavaş diyeceğimiz bir hızla, bir kendini-farkındalık
odağı oluşmaya başlar. Böylece, Logos hareket eder. Işık, birlikteYaratan’ın
kalıplarına ve titreşimsel ritimlerine göre karanlığı
biçimlendirmek için gelir ve böylece belirli tipte bir deneyim oluşturmaya
başlar. Deneyim, bilinç yoğunluğu olan birinci yoğunluk derecesi ile başlar; gezegensel mineral ve su yaşamı, ateş ve rüzgârdan var olmanın
farkındalığını öğrenir. Bu birinci yoğunluk derecesidir.
SORU: Peki, bu birinci yoğunluk derecesi nasıl daha ileri bir farkındalığa geçer?
RA: Sizin “ışık” dediğiniz şeyin karakteristik özelliği olan spiral enerji düz bir çizgide ilerleyen bir spiral şeklinde hareket eder; böylece kendisini oluşturan spirallere, yukarıya, sonsuz zekâ konusunda daha geniş idrakli bir varoluşa doğru kaçınılmaz bir hareket verir. Böylece, birinci boyutun varlığı ikinci yoğunluk derecesine, onun derslerine geçmek için çabalar; dersler, artık çözülmek, yok olmak ya da rasgele değişime uğramak yerine tekâmül etmeyi içeren tipte bir farkındalığı öğretirler.
SORU: Tekâmülden ne kastettiğinizi tanımlayabilir misiniz?
RA: Birinci titreşim derecesindeki mineral ya da su yaşamı ile ikinci yoğunluk derecesinin alt katlarında bulunan ve yavaş yavaş kendi içinde ve çevresinde hareket etmeye başlayan varlıklar arasındaki farkı gözünüzde canlandırın. Bu hareket, yani ışığa ve gelişmeye yönelik gösterilen çaba ikinci yoğunluk derecesinin karakteristik özelliğidir.
SORU: Işığa doğru çabalamak ne demektir?
RA: İkinci yoğunluk derecesi tekâmülünün ışığa doğru çabalamasının çok basit bir örneği, bir yaprağın ışık kaynağına doğru dönmek için yaptığı harekettir.
SORU: Birinci ve ikinci yoğunluk dereceleri arasında fiziksel bir fark var mıdır? Örneğin, birinci ve ikinci yoğunluk derecelerinde olan iki gezegeni yanyana koyup bakabilseydim, şimdi içinde bulunduğum koşullarda her ikisini de görebilir miydim? Her ikisi de benim için fiziksel (maddesel) bir görüntü meydana getirirler miydi?
RA: Evet. Eğer dördüncüden yedinciye kadar olan yoğunluk dereceleri, kendi özgür tercihleri ile görünmez olmayı seçmezlerse, yoğunluk derecelerinizin tüm oktavını açıkça görebilirsiniz.
SORU: Peki, ikinci yoğunluk derecesi nasıl tekâmül edip üçüncü dereceye geçiyor?
RA: İkinci yoğunluk derecesi; öz-bilinci, yani kendini-farkındalık (kendinin bilincinde olma) yoğunluğu olan üçüncü dereceye geçmek için çaba sarf eder. Bu çaba, üçüncü yoğunluk derecesi varlıkları tarafından bir kimlik
verilerek yatırım yapılan gelişmiş ikinci yoğunluk derecesi varlıkları tarafından gösterilir. Bu varlıklar, kendilerine verilen kimlik vasıtasıyla, kendinin farkında olan akıl/beden bileşimi haline gelirler ve böylece akıl/beden/ruh bileşimi olurlar ve üçüncü yoğunluk derecesine, ruhun bilincinin ilk yoğunluk derecesine girerler.
SORU: Şu anda bizim gezegenimizin yoğunluk derecesi nedir?
RA: Dünyanız, üzerindeki akıl/beden/ruh bileşimi varlıklar açısından üçüncü yoğunluk derecesinde bulunuyor. Ama kendisi şu anda dördüncü yoğunluk derecesine ait bir uzay/zaman sürekliliğine girmiştir. Bu da oldukça güç bir hasat yapılmasına neden oluyor.
SORU: Üçüncü derecede bulunan bir gezegen nasıl dördüncü dereceye geçer?
RA: Bu, son uzun sorunuz olsun.
Dördüncü yoğunluk derecesinin yaklaşması, yakınlaşması, bir saatin
vuruşları kadar düzenlidir. Güneş sisteminizin uzay/zamanı, bu
gezegenin farklı bir titreşimsel yapısı olan bir uzay/zamana doğru bir
spiral çizmesine olanak vermiştir. Bu da gezegen küresinin bu yeni
sapmalar tarafından şekillendirilebilmesine neden oluyor. Ancak, bu
geçiş devresi sırasında insanlarınızın düşünce-formları öyle ki, hep
birlikte ibreyi kavrayıp pusulayı
tek bir yöne döndürmeleri gerekirken,
hem bireyler hem de toplumlar yelpazenin her yerine dağılmış durumdalar.
Bunun için de, sevgi titreşimine ya da bazılarınızın dediği gibi idrak titreşimine girişiniz, mevcut toplumsal bileşiminiz için etkili olamamaktadır. Onun için de öyle bir hasat olacak ki, çoğunuz üçüncü yoğunluk devresini tekrarlamak zorunda kalacaksınız. Gezginlerinizin, öğretmenlerinizin ve üstatlarınızın tüm enerjisi şu anda hasatı çoğaltmak üzerinde toplanmıştır. Ama hasat edilecek pek az varlık var.
RA BİLGİLERİ 1
Celse 13,  29 Ocak 1981

11 Mayıs 2013 Cumartesi

BİR'İN YASASI


SORU: Peki, varlıkların dünyamıza bu nakledilişlerinde ve hasat eyleminde Bir’in Yasası nasıl bir rol oynamakta, nasıl işlemektedir?
RA: Bir’in Yasası sadece, her şeyin bir olduğunu, bütün varlıkların bir olduğunu bildirir. Bu yasanın idraki ve uygulanışı ile uyum içinde bulunan belirli düşünce ve davranış biçimleri vardır. Bir deneyim devresini bitirmiş olup da bunun idrakini düşünce ve davranışlarında gösterenler, kendi tercihleriyle, akıl/beden/ruh bileşimleri için en rahat titreşim boyutuna geçmek üzere ayrılırlar. Bu süreç, titreşim olarak Bir’in Yasası’na en yakın konumda bulunmalarına rağmen aktif bir biçimde hizmet etmek isteyen destekleyici varlıklar tarafından korunur ve gözetilir.
Yani, illüzyon (maddesel görüntü) ışıktan yaratılır, ya da daha doğru bir deyişle -ama daha az anlaşılır biçimde-ışık/sevgi’den yaratılır. Bu çeşitli yoğunluk derecelerine sahiptir. Hasat edilmiş olan her varlık ışık hattı boyunca ilerler, ta ki ışık bakamayacağı kadar parlaklaşıncaya kadar, o zaman varlık durur. Bu varlık üçüncü yoğunluk derecesine ancak erişebilmiş olabileceği gibi, üçüncü derece ışık/sevgi titreşimsel bileşiminin sonuna çok yaklaşmış da olabilir. Her halde bu yoğunlaşan ve güçlenen ışık/sevgi oktavı içinde bulunanlar artık yeni ve büyük bir devreyi deneyimleyeceklerdir. Her varlık bu devreyi deneyimlerken, kendisinde yaratılıştan bulunan sapmaları keşfetme fırsatlarıyla karşılaşıp, bu sapmaları azaltabilme olanağını bulacaktır.
RA BİLGİLERİ 1
Celse 6,  24 Ocak 1981


10 Mayıs 2013 Cuma

SİKLUS

İşte, bir siklusun sonunda varlıkların kendi şuur aydınlıklarıyla hareket etmeleri gereklidir. Hiç kimse, bir diğer kimseden medet umamaz. İnsanın çok uyanık bulunup kendini çok düzeltmesi ve ağırlıklarından kurtulması şarttır. En azından İsa'nın sövledikleri kadar olması lazım. En çoğundan, Muhammed'in yaptıkları kadar olması lazım. Bunun altında değil. 
Ve ancak bunları bile bile ve anlaya anlaya yapabilenler
 siklusun sonunda özgür olacaklardır. Bu siklus hazır bir siklustur. Belirmiştir ve kesiti tamam olmuştur. Makul olan insan için giderek yaklaşan ve giderek bunaltan bir tesir manzumesini gözlemlemek kabildir. Bu, bir bakıma dünyaya yaklaşmakta olan bir kuyruklu yıldızın elektromanyetik sahalarda meydana getirdiği değişimler gibidir. Hissedilir, ölçülür ve arazları yavaş yavaş anlaşılabilir. 
Fakat ümit kurtuluşadır.
 
İnsanlık için büyük vaatler vardır.
 
Buna mukabil çetin bir yol katetmesi kaderi olmuştur.
Sadıklar Planı - Celse 69,  03.06.1965

9 Mayıs 2013 Perşembe

YARATILIŞ_RA BİLGİLERİ

SORU: Bize yaratılışta ilk bilinen şey ne idi, söyleyebilir misiniz? (İlk başta ne vardı?)
RA: Yaratılışta ilk bilinen şey sonsuzluktu. Sonsuzluk yaratılıştır.
SORU: Şu halde bu sonsuzluktan bizim yaratılmış olarak deneyimlediklerimiz doğdu. Tekâmülün bundan sonraki adımı neydi?
RA: Sonsuzluk bilinçlendi, farkındalık başladı. İkinci adım bu idi.
SORU: Peki bundan sonra ne oldu?
RA: Bu farkındalık, sonsuzluğun, sonsuz enerji üzerine odaklanmasını doğurdu. Siz bunu çeşitli isimlerle nitelendirdiniz; en çok rastlananı, “Logos” (Kelâm; evrenin düzeni) ya da “Sevgi”dir. Yaratan, sonsuzluğun, farkındalık içinde ya da bilinçli bir prensip olarak odaklanmasıdır ki biz buna, sizin dilinizde kullanabileceğimiz en uygun sözcüklerle, sonsuz zekâ ya da zeki sonsuzluk diyoruz.
SORU: Bir sonraki adımı söyleyebilir misiniz?
RA: Bir sonraki adım, sizin illüzyonunuzdaki bu uzay/zaman aşamasında hâlâ tekâmülünü sürdürmektedir. Bir sonraki adım, Bir’in Yasası’nın temel sapmalarından birini, yani özgür iradeyi izleyerek yaratıcı prensibe karşı verilen sonsuz bir tepkidir. Böylece, sonsuz sayıda boyut olasılık kazanır. Enerji sonsuz zekâdan, önce yaratıcı gücün rasgele fışkırışı şeklinde akar, sonra bu enerji, hangi yönden incelenirse incelensin, holografik tarzda tezahürler (yani tüm yaratılış) şeklinde ortaya çıkan düzenler meydana getirir. Bu enerji kümeleri, bundan sonra kendi yerel ritimlerini ve enerji alanlarını düzenlemeye başlarlar. Böylece boyutlar ve evrenler yaratılır.
SORU: O halde bana galaksilerin ve gezegensel sistemlerin nasıl şekillendiklerini söyleyebilir misiniz?
RA: Bu sorunuza geçmek için düşüncelerinizde muazzam bir atlama yapmanız gerekiyor. Çünkü son sorunuzun yanıtında, sizin deyiminizle, fiziksel evrenler henüz doğmamışlardı.
Sonsuz zekânın yaratıcı prensibinden fışkıran çeşitli enerjiler, bireyselleşerek, birlikte-Yaratan haline gelene dek, giderek daha zekileşen düzenler halinde dolaşıp durdular. İşte fiziksel madde böyle başladı. Bu büyük düşünce atlamasını kavrayabilmek için ışık kavramını anlamak gerekir. Çünkü, sonsuzluğun bu titreşimsel sapması, madde olarak bilinen şeyin yapı taşıdır. Yaratıcı prensibin çağrısına uyan sonsuz zekânın ilk ve temel sapması olan ışığın kendisi de zeki ve enerji doludur.
RA BİLGİLERİ 1
Celse 13,  29 Ocak 1981                                                                                                                           

VARLIKLARIN YARATIŞLARI

‘Kanaatiniz ve inancınız, fikriyatınız ne merkezde olursa olsun, şunu ifade etmeliyiz ki, ne sizin arzınıza, ne başka dünyalara Kaadir-i Mutlak’tan bir tebligat nazil olmamıştır. Böyle bir şey, beşeri bir şeydir, varlıklara ait bir şeydir. Mutlak’a ait bir hadise, izafi bir alemde, bir planda mevcut olamaz. Bu bir tenakuzdur.
Dolayısıyla, kainatlarda her ne neviden olursa olsun, her ne seviyede bulunursa bulunsun, alınmış olan her şey, en fazla o alemin idarecisi, o alemin Rabbi’nden gelir. Ve zaten beşerin bir hadde kadar idraki ve bilgisi bu üst planların mevcudiyet sahasına dahil olabilir. Binaenaleyh sizin tasavvurat ve tahayyülat ile bu meseleyi kavramanız mümkün değildir. Fakat şunu bilesiniz ki, bütün dünya insanlığının sevkü idaresini eline almış olan Varlık Planı, İdare Planı, Ruh Planı, yeryüzünde her türlü hadiseyi tanzim edecek derecede hak ve liyakat sahibi, kudretli, kudret sahibi ve Kaadir-i Mutlak’ın tam rızasını haiz olanlardır.
Siz, Mutlak’a ait yaradılışla, varlıkların yarattıklarını birbirinden tefrik etmelisiniz. Mutlak’a ait yaradılış, kitabınızda da zikredildiği gibi, yokluktan varlığın meydana getirilişidir. Bunu hiç bir yaradılmış varlık hasıl edemez. Yaradılmış varlığın yapacağı yaratma işlemi ise, Kaadir-i Mutlak’ın var etmiş olduğunu, sonu gelmez bir tebeddülat içerisinde halden hale tahvil etmek, ibda etmek, cüzlerine ayırmak ve toplamaktan ibarettir. Kainatın içinde her zaman dağılan, her zaman bir araya getirilen sistemler vardır.’
SÖZLÜK :
Nazil: Yukarıdan aşağıya inen
Tenakuz: Zıtlık, tutarsızlık
İbda: Yaratma 
Tefrik etmek: AyırmakTebeddülat: Değişme

Sadıklar Planı – Celse 125,  17.04.1970

4 Nisan 2013 Perşembe

54 YIL SONRA

KUTLU OLSUN....


BİRLEŞTİRİCİ BİLGİNİN ERLERİNE SELAM OLSUN ....