12 Mayıs 2013 Pazar

YOĞUNLUK DERECELERİ



SORU: Bana gezegensel varlıkların bu ilk yoğunluk derecesini anlatabilir misiniz?
RA: Her adım, farkındalığın keşfi içindeki sonsuz zekâyı özetler. (Her
adımın özünde olan ve bu keşfi sürdüren de odur.) Gezegensel bir
çevrede ise her şey sizin kaos dediğiniz biçimde başlar; enerji,
sonsuzluğu içinde yönlendirilmemiş ve rasgeledir. Sizin idrakiniz
çerçevesinde yavaş yavaş diyeceğimiz bir hızla, bir kendini-farkındalık
odağı oluşmaya başlar. Böylece, Logos hareket eder. Işık, birlikteYaratan’ın
kalıplarına ve titreşimsel ritimlerine göre karanlığı
biçimlendirmek için gelir ve böylece belirli tipte bir deneyim oluşturmaya
başlar. Deneyim, bilinç yoğunluğu olan birinci yoğunluk derecesi ile başlar; gezegensel mineral ve su yaşamı, ateş ve rüzgârdan var olmanın
farkındalığını öğrenir. Bu birinci yoğunluk derecesidir.
SORU: Peki, bu birinci yoğunluk derecesi nasıl daha ileri bir farkındalığa geçer?
RA: Sizin “ışık” dediğiniz şeyin karakteristik özelliği olan spiral enerji düz bir çizgide ilerleyen bir spiral şeklinde hareket eder; böylece kendisini oluşturan spirallere, yukarıya, sonsuz zekâ konusunda daha geniş idrakli bir varoluşa doğru kaçınılmaz bir hareket verir. Böylece, birinci boyutun varlığı ikinci yoğunluk derecesine, onun derslerine geçmek için çabalar; dersler, artık çözülmek, yok olmak ya da rasgele değişime uğramak yerine tekâmül etmeyi içeren tipte bir farkındalığı öğretirler.
SORU: Tekâmülden ne kastettiğinizi tanımlayabilir misiniz?
RA: Birinci titreşim derecesindeki mineral ya da su yaşamı ile ikinci yoğunluk derecesinin alt katlarında bulunan ve yavaş yavaş kendi içinde ve çevresinde hareket etmeye başlayan varlıklar arasındaki farkı gözünüzde canlandırın. Bu hareket, yani ışığa ve gelişmeye yönelik gösterilen çaba ikinci yoğunluk derecesinin karakteristik özelliğidir.
SORU: Işığa doğru çabalamak ne demektir?
RA: İkinci yoğunluk derecesi tekâmülünün ışığa doğru çabalamasının çok basit bir örneği, bir yaprağın ışık kaynağına doğru dönmek için yaptığı harekettir.
SORU: Birinci ve ikinci yoğunluk dereceleri arasında fiziksel bir fark var mıdır? Örneğin, birinci ve ikinci yoğunluk derecelerinde olan iki gezegeni yanyana koyup bakabilseydim, şimdi içinde bulunduğum koşullarda her ikisini de görebilir miydim? Her ikisi de benim için fiziksel (maddesel) bir görüntü meydana getirirler miydi?
RA: Evet. Eğer dördüncüden yedinciye kadar olan yoğunluk dereceleri, kendi özgür tercihleri ile görünmez olmayı seçmezlerse, yoğunluk derecelerinizin tüm oktavını açıkça görebilirsiniz.
SORU: Peki, ikinci yoğunluk derecesi nasıl tekâmül edip üçüncü dereceye geçiyor?
RA: İkinci yoğunluk derecesi; öz-bilinci, yani kendini-farkındalık (kendinin bilincinde olma) yoğunluğu olan üçüncü dereceye geçmek için çaba sarf eder. Bu çaba, üçüncü yoğunluk derecesi varlıkları tarafından bir kimlik
verilerek yatırım yapılan gelişmiş ikinci yoğunluk derecesi varlıkları tarafından gösterilir. Bu varlıklar, kendilerine verilen kimlik vasıtasıyla, kendinin farkında olan akıl/beden bileşimi haline gelirler ve böylece akıl/beden/ruh bileşimi olurlar ve üçüncü yoğunluk derecesine, ruhun bilincinin ilk yoğunluk derecesine girerler.
SORU: Şu anda bizim gezegenimizin yoğunluk derecesi nedir?
RA: Dünyanız, üzerindeki akıl/beden/ruh bileşimi varlıklar açısından üçüncü yoğunluk derecesinde bulunuyor. Ama kendisi şu anda dördüncü yoğunluk derecesine ait bir uzay/zaman sürekliliğine girmiştir. Bu da oldukça güç bir hasat yapılmasına neden oluyor.
SORU: Üçüncü derecede bulunan bir gezegen nasıl dördüncü dereceye geçer?
RA: Bu, son uzun sorunuz olsun.
Dördüncü yoğunluk derecesinin yaklaşması, yakınlaşması, bir saatin
vuruşları kadar düzenlidir. Güneş sisteminizin uzay/zamanı, bu
gezegenin farklı bir titreşimsel yapısı olan bir uzay/zamana doğru bir
spiral çizmesine olanak vermiştir. Bu da gezegen küresinin bu yeni
sapmalar tarafından şekillendirilebilmesine neden oluyor. Ancak, bu
geçiş devresi sırasında insanlarınızın düşünce-formları öyle ki, hep
birlikte ibreyi kavrayıp pusulayı
tek bir yöne döndürmeleri gerekirken,
hem bireyler hem de toplumlar yelpazenin her yerine dağılmış durumdalar.
Bunun için de, sevgi titreşimine ya da bazılarınızın dediği gibi idrak titreşimine girişiniz, mevcut toplumsal bileşiminiz için etkili olamamaktadır. Onun için de öyle bir hasat olacak ki, çoğunuz üçüncü yoğunluk devresini tekrarlamak zorunda kalacaksınız. Gezginlerinizin, öğretmenlerinizin ve üstatlarınızın tüm enerjisi şu anda hasatı çoğaltmak üzerinde toplanmıştır. Ama hasat edilecek pek az varlık var.
RA BİLGİLERİ 1
Celse 13,  29 Ocak 1981

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder