23 Aralık 2020 Çarşamba

DÖRDÜNCÜ YOĞUNLUK TİTREŞİMİNE GEÇİŞ VE ETKİLERİ


SORU: Peki, bu gezegende üçüncü yoğunluk derecesinden dördüncüye geçiş ne kadar sürecek?                                          
RA: Bu geçiş anormal (kuraldışı) özellikler taşıdığı için bunu tahmin etmek zordur.
Bu uzay/zaman noktasında, dördüncü yoğunluk derecesine ait çalışmalarına başlamış enkarne varlıklar bulunmaktadır. Ama, gezegensel bilincin üçüncü yoğunluk derecesine ait iklimi bu süreci yavaşlatıyor. Bu belirli noktada, olanak/olasılık girdapları 100-700 yıl arasında bir geçiş dönemini işaret ediyor. İnsanların bu uzay/zaman’daki uçarılıkları (bir çeşit döneklikleri ya da sebatsızlıkları) daha hassas bir tahmin yapılmasını önlüyor.
SORU: Fotonun titreşim frekansı şimdiden yükseldi mi?                   
RA: Evet. Bu, düşüncelerin “şeylere” dönüşmesine neden olan etkidir. 
Bir örnek olarak, öfke düşüncelerinin dönüşerek fiziksel bedenin kontroldan çıkan hücrelerini -ki siz bunlara KANSER diyorsunuz- meydana getirişlerini gösterebiliriz.                             
SORU: Titreşimin yirmi-otuz yıl (1950-1960) kadar önce artmaya başladığını kabul ediyorum. Doğru mu?                                      
RA: Bunun ilk belirtileri, sizin zaman ölçülerinize göre kırk beş yıl önce (~1935) görüldü. Enerjiler, kırk yıl boyunca -önemli bir atılım sonucu titreşimsel meselenin son devinimi gerçekleşmeden önce- daha yoğun bir şekilde titreştiler.
SORU: Öfke içeren düşüncelerin şu anda kansere neden olduklarını söylediniz. Bu mekanizmanın bir katalizör olarak nasıl işlediğini ve amacının ne olduğunu açıklar mısınız?        
RA: Dördüncü yoğunluk derecesi, bilgilerin açıklandığı (açığa çıktığı) kattır. Varlığın benliği artık ne kendinden ne de diğer varlıklardan gizlenmez. Onun için de, yıkıcı nitelikte olan dengesizlikler ya da sapmalar artık daha belirgin bir biçimde açığa çıkarlar ve beden, varlığın benliğini açığa çıkarmak üzere bir eğitim kaynağı haline geçer. 
Kanser gibi hastalıklar -birey yıkıcı etkilerin işleyiş biçimini kavradıktan sonra- kendine şifa verme yöntemine karşı çok iyi yanıt verirler.                              
SORU: Düşünce gücüyle metalleri bükmek gibi maddi nesneler üzerinde zihinsel etkilerin ilk kez bu kadar çok kişi tarafından ortaya konmasının nedeni, şu anda deneyimlediğimiz temel titreşimin gerçek yeşil renge, yani dördüncü yoğunluk derecesine ait olması mıdır?         
RA: Evet. Bu kavramı daha da ileri götürerek, birçok varlığın akıl hastalığı dediğiniz hastalıklara tutulmalarının, ilk kez kendi benlikleriyle karşı karşıya gelen ve buna zihnen hazır olmayan bu varlıkların aklî yapıları üzerindeki bu gerçek yeşil ışın etkisinden kaynaklandığını anlamalısınız. Bitirmeden önce soracağınız kısa bir soru var mı?                         
SORU: Evet. Az önce söyledikleriniz göz önüne alındığında, titreşim kıdemlilikleri nedeniyle burada enkarne olan varlıklardan kendine-hizmet (negatif kutup) yolunda gidenler için bu yeşil ışın titreşimleri aklen büyük bir zorluk meydana getirmekte midir? 
RA: Hayır. Asıl etkilenecek olanlar, bu geçişten etkilenmeye açık olup da bir şekilde kendilerini dağıtmış ve bunun için de geçişe kendini hazırlayamamış olanlardır.
(RA BİLGİLERİ-Celse 40)



NOT: Bu konu ile ilgili "SADIKLAR PLANI-RUHSAL TEBLİĞLER" den bilgiler:    
              
S.Planı : Bugün güneş sisteminizde üç türlü değişiklik olmaya başlamıştır.
Birincisi maddenin ihtizaz dengesinde bir miktar gerileme. İkincisi, varlıklar sisteminin şuurlu ve otomatik irtibat kuşaklarında artış. Üçüncüsü, arzın kendisi ile kader birliği yapan diğer iki küre ile olan mütekabil tesirlerinde ziyadeleşme. Bu üç hal, gerçek ve yegâne bilinen hakikatlerdir.          
Sorgucu: Geçen celsemizde bize üç husustan bahsedilmişti. Birincisi, güneş sisteminde maddi vibrasyonlardaki dengede bir eksilme. Bu değişme, atomik olarak, herhalde bizim müşahedemizden kaçacaktır. Bunun müşahedesi bizim için daha ziyade, belirli hadiseler olarak müşahede edilebilir kanaatindeyim.                               
S.Planı: Mesela?                                     
Sorgucu: Mesela mevsim değişiklikleri.  
S.Planı: Evet.                                            
Sorgucu: Mesela bazı hastalıkların belirmesi, mesela sinir bozuklukları diye anlattığımız bazı şeyler. Ve bu kabil birtakım durumlar.                                
S.Planı: Evet, doğrudur.

(Sadıklar Planı - "Ruhsal Tebliğler"
Celse 56, 57)

ÜÇÜNCÜ YOĞUNLUK DERECESİ ENKARNASYONU



SORU: Üçüncü yoğunluk derecesi madde alemine yapılan enkarnasyonlar arasındaki zaman, varlıkların tekâmülüne ne gibi bir katkıda bulunuyordu?                             

RA: Üçüncü yoğunluk derecesine yeni giren bir akıl/beden/ruh bileşiminin enkarnasyon düzeni karanlıktan başlar; çünkü, kendi yoğunluk derecenizi bir uyuma ve unutma durumu olarak düşünebilirsiniz. Bu kat, tek unutma katıdır. Üçüncü yoğunluk derecesi varlığı için unutmak şarttır. Ancak bu şekilde, karışıklık mekanizmaları ya da özgür irade, yeni bireyselleşmiş bilinç üzerinde etkili olabilir. Böylece, bu yoğunluk derecesine yeni giren varlıklar tüm masumiyetleriyle hayvansal davranışlara yönelmiş varlıklardır; diğer varlıklar onlar için sadece kendi benliklerinin birer uzantısıdırlar ve onları tüm-varlık (tek varlık)’ın korunması ve devamı için araç olarak kullanırlar.

Ancak varlık yavaş yavaş, hayvansal olmayan, yani hayatta kalabilmesi açısından gerekli olmayan bazı ihtiyaçları olduğunu da fark etmeye başlar. Bu ihtiyaçlar; arkadaşlık ihtiyacı, gülme ihtiyacı, güzelliğe duyulan ihtiyaç, çevresindeki evreni tanıma ihtiyacıdır. Bunlar ilk ihtiyaçlardır. Enkarnasyonlar birbirine eklendikçe, başka ihtiyaçlar da keşfedilmeye başlanır; değiş tokuş (alışveriş) yapma ihtiyacı, sevme ihtiyacı, sevilme ihtiyacı, hayvansal davranışlarını daha evrensel bir bakış açısına yükseltme ihtiyacı gibi…

Üçüncü yoğunluk derecesi devrelerinin başlangıcında enkarnasyonlar otomatiktir ve fiziksel bedenin ölümünün ardından yeniden, ara vermeden gerçekleşirler. Enkarnasyonun deneyimlerini gözden geçirmek ve sarsıcı etkilerini iyileştirmek için fazla bir zamana ihtiyaç duyulmaz. Ancak, sizin deyiminizle, enerji merkezleri yüksek düzeyde harekete geçirilmeye başlandığında, enkarnasyon sırasında yaşanan deneyimlerin içeriği daha çok sevgi dersleriyle ilgili olmaya başlar. Bu suretle, enkarnasyonlar arasındaki zaman uzatılmaya başlar; böylece, bir önceki enkarnasyon sırasında edinilen deneyimlerin gözden geçirilmeleri ve etkilerinin şifa bulabilmesi için gerekli süre sağlanmış olur.

Üçüncü yoğunluk derecesi aşamasının bir noktasında yeşil-ışın merkezi harekete geçirilir (faal hale getirilir); bu noktadan itibaren enkarnasyon otomatik olmaktan çıkar.                     

SORU: Enkarnasyon otomatik olmaktan çıkınca, varlık artık kendi öğrenimi için yararlı olacak biçimde ne zaman enkarne olması gerektiğine kendisi karar verebilir diye düşünüyorum. Peki ana-babasını da kendisi mi seçer.

RA: Evet.                                       

(RA Bilgileri 1,  Celse 21)

15 Aralık 2020 Salı

MEDYUMUN YORGUNLUĞU

 


SORU: Medyumun sürekli yorgunluk hissetmesinin nedeni nedir?                               

RA: Uzay/zaman’ınızın bazı bölümlerinde bunun psişik saldırı reaksiyonunun arazi olduğu söylenebilir. Ancak, sürekli yorgunluk psişik saldırının sonucu değil, bu temasın kaçınılmaz sonucudur. 

SORU: Neden kaçınılmaz oluyor? Bu temasın yorgunluk yaratan mekanizması nedir? 

RA: Yorgunluk yaratan mekanizma, medyumun akıl/beden/ ruh bileşiminin bu celseler sırasında emniyetle korunduğu yoğunluk derecesi ile medyumun fiziksel bedeninin diğer zamanlarda bulunduğu tamamıyla farklı yoğunluk derecesi arasındaki bağlantıdır. 

Medyum emniyetle korunduğu yoğunluk derecesinin rengini aldıkça (bu rengi alış derecesi arttıkça) üçüncü yoğunluk derecesi deneyimi kendisine giderek daha ağır ve yorucu gelmektedir. 

Medyum hizmet etmek istediği için bu durumu kabul etmiştir. Biz de bunu kabul etmeliyiz. Bu konuda bizim bildiğimiz kadarıyla yapılabilecek hiçbir şey yoktur.

SORU: Bu sürekli yorgunluk etkisinin uzun vadedeki sonucu ne olur?                           

RA: Bu özel grup ise medyumun yaşam enerjisini korumaya çalışmaktadır. Hizmet sevgisini bilgelikle dengelemeye çalışmakta ve bütün zorluklara rağmen hizmete sadakatle devam etmektedir. 

Henüz bu grup dış etkilere kapılmamıştır (baştan çıkmamıştır). Geleceği bilemeyebiliriz ama bu durumun sizin uzay/ zaman’ınızın uzun bir devresi boyunca sürmesi olasılığı büyüktür. Burada belirleyici faktör medyumun ve grubun hizmet etme isteğidir. 

Yavaş yavaş artan ve algılarınızı çarpıtmaya devam edecek olan yorgunluk ve bıkkınlığın tek dengeleyicisi bu hizmet isteğidir. 

Bu istek olmazsa temas yine de sürebilir ama en sonunda çok fazla çaba ve özveri gerektiriyor gibi görünmeye başlar.                       


(RA BİLGİLERİ,  Celse 81,  22.03.1982)

12 Aralık 2020 Cumartesi

HEP GİZEM MEVCUT


Kaos ortamında düzen hakim !
Düzen içinde kaos mevcut !
Sistem böyle işliyor.
Bu işleyiş şekli beni ürkütüyor.
Sistemin bu şekilde işlediğini sezgilerimle anlıyorum.

Hep gizem mevcut. Sır içinde sır…

Gizem dolu bu işleyiş zaman zaman sezgilerimin güçlenmesini tetikleyerek,
beni farklı titreşim skalasına atıveriyor.. 

Tayfun ÖZENÇ
4 Ekim 2008, Bakırköy



6 Aralık 2020 Pazar

CAN DOSTLARIMIZI GÖZETELİM

  ÇİLEK ve OLİVER


ARTIK İZLEMEKTEN VE DUYMAKTAN SAĞLIĞIMIZ BOZULDU ❗

Kedi ve köpeklerin vb gibi can dostlarımızın ayaklarını, organlarını, ses tellerini kesmek ne demek !

Üstelik bir de bu hunharca eylemleri metafizik ritüeller için (maji/büyü vb gibi) gerçekleştirmek ❗

Boş yere " YETER ARTIK ! " diyemeyeceğim..

Çünkü bu devrenin özelliğinde gizli olan enkarnasyonlar silsilesi devrede...

Anlaşılan odur ki, sabrın yanında, dışarıda dolaşırken sürekli onları koruma ve gözetme çabalarımızı arttırmamız gerekiyor..

Bu konuda merkezi ve yerel yönetimlere de ÇOK İŞ DÜŞMEKTEDİR !

(T.Ö, 6.12.2020)

5 Aralık 2020 Cumartesi

İZMİR DEPREMİ ÇOCUKLARI

 

kolbasierhan

https://www.instagram.com/kolbasierhan/?hl=tr

30 Ekim 2020 İzmir depreminde enkaz altından çıkarılan çocuklar konusunda soru ve yorumlarınız ulaşıyor.

Bu konu, gerek çocuklarla ilgili olması, gerekse birçok aile için, hepimizin içini yakan, acı verici bir nitelikte olması sebebiyle YÜKSEK HASSASİYET içeriyor. Bu bakımdan, sadece bana doğrudan ulaşan ve enkaz altından çok uzun saatler sonra mucizevi bir şekilde kurtarılan genç bir kardeşimizin bana anlattıklarından kısa bir bölümü, ailenin bir diğer acısına duyduğum büyük saygı sebebiyle, aileyi üzmemek adına, isim kullanmadan ve fazla ayrıntıya yer vermeden paylaşmaya karar verdim. Bu kararı vermeden de uzun uzun düşündüğümü bilmenizi isterim.

Sadece şu kadarından söz edeyim..

Bu kardeşimiz aşağıda yalnız olmadığından, bir tanesi sarışın ve mavi gözlü olan ve küçük bir araçla gelen bir grup insan-benzeri varlık tarafından korumaya alındığından söz etti.

Örneğin o varlık, artçı sarsıntılar sırasında, bu kardeşimizin sığınmış olduğu o dar boşluğa doğru, ona zarar verebilecek bazı eşyaların düşmesinden birkaç saniye önce kardeşimizi uyarıyor ve belli bir pozisyon almasını sağlıyor. Bu birkaç defa tekrar ediyor ve her defasında, varlığın tam da söylediği şekilde bir düşme oluyor ve kardeşimizin aşağıda yaralanması engelleniyor. Ayrıca moral olarak destekleniyor, sık sık iletişimle oyalanıyor ve kurtarılacağı, beklemesi gerektiği defalarca söyleniyor. Genç kardeşimiz daha sonra kaydadeğer bir yara almadan çıkarılıyor.

Bu kardeşimizin bu tür konularla daha önceden herhangi bir ilgisinin ya da merakının bulunmadığını söyleyebilirim. Verdiği detaylar, yaşanan travmatik süreçten dolayı bunları kendi zihninde kurgulamış olma ihtimalini bana göre ortadan kaldırıyor. Çünkü kendisinin anlam veremediği ama benim için çok şey ifade eden ayrıntılardan söz etti. Ona tüm kalbimle inanıyorum. (Müdahalelerin belli sınırlar dahilinde bırakılması da ruhsal yasalar dahilindedir. Buna dair ipuçları da vardı)

Bu kardeşimizi yaşına göre çok olgun buldum..Anne ve babası da çok değerli,            çok güzel yürekli insanlar..                              Onları tanımaktan da çok mutlu oldum.

Sizlerle kısaca paylaşmak istedim. Tahmin edebileceğiniz sebeplerden dolayı paylaşımı yoruma kapatmak durumundayım.

Sevgiyle

E.K,   2.12.2020

https://www.instagram.com/kolbasierhan/?hl=tr


17 Kasım 2020 Salı

SALGIN ve TÜNELİN SONU




Küresel ölçekte uygulanan Covid-19 projesi/komplosu ile insanlık korku tüneline sokuldu. Bu karanlık tünelin sonunda ışık, ışığın kalbinde ise bir enjeksiyon içinde insanlığa aşı sunuluyor !

Neden mi böyle oluyor ?

📍İnsanlığın SERT SINAVLARA ihtiyacı vardır da ondan..

📍Tüm realiteler kendi gerçekliğini ispat etmek, kendi gücünü kabul ettirmek adına yoğun bir faaliyet içindedirler.

Her ne oluyor ise küresel boyutta yansıyanın daha da ötesinde, varlıkların ihtiyacına uygun olarak bir denge ve uyum içinde cereyan etmektedir.

Böylelikle ALAN ve VEREN birleşerek HÂK hasıl olmaktadır.


RA BİLGİLERİ'nden :

🔹️"Bir’in Yasası ne aydınlığa ne de karanlığa yüz verir. Ancak başkalarına ve kendi kendine hizmet için vardır."

🔹️"Uyumsuzluk ve kusur yoktur. Her şey bütün, tam ve mükemmeldir."

(T.Özenç,  15.11.2020)



30 Ekim 2020 Cuma

RÜYA - VAN DEPREMİ 2011

RÜYA
(23 Ekim 2011 Pazar sabahı)


Sabaha karşı sıkıntılı bir şekilde uyanıyorum. Gece boyunca, anımsamaya çalıştığım fakat bir türlü hatırlayamadığım karmaşık rüyalar içinde buldum kendimi.. Tekrar uykuya dalıyorum. Bir süre sonra uyanıyorum ve bir Pazar sabahına merhaba diyorum. Kahvaltı sonrası, sürekli olarak anımsayamadığım rüya görüntülerinin bilincimin yakın bölgelerine gelmesi için çabalıyorum. 

Nihayet en son görüntü dizisini, son olarak uykuya daldığımda gördüğüm rüya görüntülerini hatırlayarak not ediyorum.

Rüyamda beton artıkları, inşaat ve moloz yıkıntıları gibi köhne-karanlık bölgelerde kendimi buluyorum. Gri renkli toz ve moloz yığınları arasında daracık tünel gibi yığıntılar içinde adeta sürünerek ilerliyorum.! 

Sonrasında ilk satırlarda belirttiğim gibi uyanıyorum ve bir Pazar gününü selamlıyorum. Uyandığımda saat 08:15 civarındaydı.



YUNUS'un hikayesini hatırla...

NOT : 23 Ekim 2011 Pazar günü öğleden sonra saat 14:00 civarında televizyon yayınlarından son dakika haberleri veriliyor. Van ve Erciş ilçesi merkez olmak üzere Doğu Anadolu’da saat 13:41 de 7.2 alet büyüklüğünde bir deprem olduğu belirtiliyor. Doğu Anadolu’nun bir çok ilinde ve İran sınırı yerleşim bölgelerinde de hissedildiği anlatılıyor. Daha sonraki saatlerde çok sayıda binanın yıkıldığı, ağır hasar gördüğü ve enkaz altında insanların bulunduğu bildiriliyor. Bu olayı takip eden günlerde, 9 Kasım 2011 Çarşamba günü de saat 21:23 de alet büyüklüğü 5.6 olan Van merkezli ikinci bir sarsıntı meydana geliyor.                                              


7.2 lik ilk sarsıntıda 600 kişiden fazla ölü, 2600 civarında yaralı insanımız bulunuyordu.Bu sayının içinde hayatını kaybeden 64 öğretmenimizde vardı. Arama kurtarma ekiplerince enkaz altından yaklaşık 220 kişi sağ ve yaralı olarak çıkartıldı.Binlerce ev hasarlı veya oturulamaz durumdaydı. İkinci sarsıntıda ise yaklaşık 40 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Tayfun Özenç
11 Kasım 2011, Bakırköy

26 Ekim 2020 Pazartesi

BU VİZYON REALİTE ORTAMINDA TEK BAŞINASIN !



  ismailkececi, 25 Nisan 2015

Soru- Evrensel insanlar hep yalnızlığa mahkum mudur?

İ.K.- Mahkum değildir fakat kozmik bir gerçeği idrak ettiklerinden kendilerini yalnız hissederler.

Mesela vizyon olan bu realite ortamında aslında senden başka varlık yoktur ve hatta sen dahi bir hologramdan ibaretsin.

Senin şu anda algılamakta olduğun ortam ve varlıklar sadece seni oluşturmakta olan her şeyin yansımasından ibarettir.
Bunların tümünün gerçekmiş gibi algılanmasını sağlayan da beynimizin bir fonksiyonu olan ZİHNİMİZdir.

Soru- Peki o zaman şu an yaptıklarım da bir hayaldir demek ki, gerçeklik yok, konuşmamız bile. Etrafımdaki herşey buna bakılırsa bir yansıma.

İ.K.- Evet aynen doğru. Bunların tümünü gerçekmiş gibi görmemizi sağlayan da beynimizin bir fonksiyonu olan ZİHNİMİZdir

Soru- Ama bunları yazmamız bile gerçek gibi geliyor, öylesine gerçekci duruyor ki. Peki, gerçek dediğimiz şeye nasıl döncez?

İ.K.- Evet bu yazdıklarımız gerçektir. Kozmik yapı da bir gerçektir fakat bir noktada doğan sen, yaratmayı öğrenebilmek için bir manyetik alan oluşturdun ve içine de kendini oluşturan tüm kozmik yapıyı ve tüm varlıkları yansıtarak vizyon yaşamını başlattın.
Bu manyetik alanın tamamen boş olduğunu algılayana kadar düşünce ve yaratma antrenmanına devam edersin. Manyetik alanın boş olduğunu idrak edince yine denen gerçek yaşama döneriz. Yani düşünce okumuz gerçek yaşamdaki öz bilinç seviyesini yakaladığı zaman gerçek yaşama dönmeye hak kazanırız.  

Soru- Manyetik yapı (alan) dediğimiz şey nedir?

İ.K.- Mesela boyut dediğimiz mekan, ama bu mekanda da tüm boyutlar ve tüm varlıklar var, dünya dışı varlıklar da dahil.


Soru- Mesala gerçek olmadığını idrak ettim… Nasıl gerçekliğin farkına varacağım?


İ.K.-  Düşün, düşündüğünü yoğun olarak düşündükçe oma enerji vermiş olursun ve o düşünceyi duygu haline getirirsin. Duygular da ortam varlık ve olay olarak karşına çıkar. (Düşünce Antimaddedir, Onu Maddeye Dönüştürürsün)
Düşüncen nötr olunca ve tüm ortamı ve varlıkları da sadece sen olarak gördüğün zaman yaşamakta olduğun bu ortamın ve varlıkların vizyon olduğunu anlarsın ve yavaş yavaş bu mekan senin için boşalmış olur. Boşalmasa bile her şey için sadece seyirci olabilirsen ve dünyasal hiçbir kümeden olmayabilirsen, yani sadece dünyalı olabilirsen ve gelene geldiği için ve gidene de gittiği için izin verebilirsen, gerçekliğin farkına varırsın.

Soru- Mekanın boşalmış olması ne anlamda?

İ.K.-  Önce varlıkları ayrı ayrı farklı varlıklar olarak görürsün.
Sonra her düşündüğünün olduğunu yani her düşündüğünü kendinin yarattığını fark edersin,
En sonunda da bilinçli olarak düşünerek yaratırsın.
Bu yaratma, düşünce ile başladığına göre de önce hen negatif ve hem de pozitif düşünürsün.
Sonraları sadece pozitif düşünmeyi öğrenirsin

En sonunda da nötür düşünmeyi başarırsın o zaman idrakin yani hakikati kavrayış kabiliyetin artar. Bunların hepsi birbirine bağlıdır ve birbirinin içindedirler. Başlangıcı düşüncedir

Soru- Pozitif düşünceyi biliyorum, yani önemini ama nötr düşünmek, mantıklı değil gibi.

İ.K.-Bak, bazı renkler çirkindir dersen negatif, bazı renkler de güzeldir dersen pozitif düşünmüş olursun
Bütün renkler güzeldir, rengin çirkini olmaz diye düşünürsen sadece pozitif düşünmüş olursun,
Rengin güzeli çirkini olmaz renkler sadece vardır diye düşünürsen NÖTR düşünmüş olursun.

Soru- Peki nötr düşüncenin faydası nedir?

İ.K- Bu ortamda olan tüm kozmik yapı ve varlıklarla bir olduğunu yani ayrılıkçı bilinci bırakıp birlik bilincinde olduğun için tüm kozmik yapı ve varlıkların tek bir bütünü oluşturmakta olduğunu idrak edip bilmek.

İSMAİL KEÇECİ BİLGİLERİ
https://www.facebook.com/ismail.kececi.54?ref=br_rs




20 Ekim 2020 Salı

ACIM DÖKÜLÜYOR !

İnsan, insan ile sınanır. 
Madde boyutunun en önemli katalizör malzemeleri düalite prensibine uygun olarak yerküreye akmakta olan pozitif/negatif tesirlerin etkisi altında tezahür eden sosyal hareketler, bireysel ve toplumsal sağlık sorunları, güç sahibi olmak ve yönetmek, ya da güç odaklarınca yönetilmek, savaşlar, çatışma halleri, kitlesel hadiseler ve doğa olayları gibi araçlardır. 

İşte bir rahmet olarak bizlere sunulan ve gelişmemize katkı sağlayan söz konusu bu tesir akışlarının etkisinde olduğumuzu idrak etmeli ve bu akışların ilahi yasalar ile tanzim ve tertip edildiğini anlamaya çalışmalıyız.

Bizlere sunulan  bu tesirleri değerlendirirken özgür irademizle vicdani ve akli davranmanın yanında, içsel özgürlüğün temeli olan 'tarafsız hareket etmeyi' de başarmalıyız.

Öncelikle şu sıkıntılı dönemlerde kaybettiğimiz tüm genç kardeşlerimizin ve insanlarımızın hatırasına, sonra da;
2003 yılında kaybettiğim Annemin ve 1 Eylül 2015 tarihinde kaybettiğim Babamın hatırasına gitsin…



18 Ekim 2020 Pazar

HAK, HAKİKAT


İsmail Keçeci Bilgileri

https://www.facebook.com/ismail.kececi.54?ref=br_rs

https://beyondthepurple.wordpress.com/

16 Ekim 2020 Cuma

VİZYON - KARABAĞ/HOCALI KATLİAMI

VİZYON
Şubat 1992

Uyku uyanıklık arası bir durumdayım. (Şuurluyum.)
Bir füze rampası ve havada hedefine ilerleyen bir füze algılıyorum. Ardından bir sahra çadırı..
Askeri büyük bir çadır ve askeri hareketlilikler algılıyorum, sanki savaş durumu var.


NOT : Bu vizyondan bir kaç gün sonra Kafkasya’da , Azerbaycan ve Ermenistan arasında Yukarı Karabağ bölgesinde şiddetli çarpışmalar başlıyor. 
Ermeni çete grupları eski Sovyetler’e ait ağır silahlar ve zırhlı araçlarla KARABAĞ’a saldırıyor.
HOCALI  bölgesinde kayıplarla birlikte yaklaşık bin kişi ölüyor. Ve diğer köylerde de ölüler ve yaralılar...


🔹️Hocalı Katliamı (Azerice: Xocalı soyqırımı);
Karabağ Savaşı sırasında  Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azeri sivillerin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'a bağlayan gecede toplu şekilde öldürülmesi olayıdır.

Tayfun Özenç
Nisan 1992

4 Ekim 2020 Pazar

ALGILADIĞIMIZ HERKES/HERŞEY YANSIMAMIZDIR !

 


Alt sonsuzdan üst sonsuza uzanan sonsuzluğun her noktasındaki varlık, alt sonsuzdan o noktaya kadar olan tüm kozmik yapı ve varlıkların toplamından oluşmaktadır.

Algılamakta olduğun her şey ve herkesin toplamı sensin. 

Bu nedenle tüm her şeyi ve herkesi karşılıksız sevmelisin. 

Sen Olan Avatar'ın tek başına içinde bulunduğun vizyon manyetik alandaki Dünyada, Sen Olan Avatar'ın yanında, sen olan senin yansımaların olan insanlar var. 

Sen Olan Avatar'ın içinde bulunduğun vizyon manyetik alanın her boyutunda sırf senin için 343 tane evrim manyetik alanı var.

Sen Olan Avatar, bu durumun idrakinde olmalısın. Çünkü yansımaların, evrim almakla yükümlü değildir. Evrim Almakla yükümlü olan sadece üst beninin kopyası olan sensin. Yansımaların, her düşüncenden etkilenmektedirler. Ama onlar sadece, senin kendi kendini yetiştirebilmen için sana yardımcıdırlar. Vizyon manyetik alanda 19x343=6517 evrim frekansı var, fakat sen 3. Boyuttan itibaren evrim almaya başladığın için sen, 17x343= 5831 frekanstan sorumlusun.

Vizyon manyetik Alandaki evrim seviyelerinden her biri, farklı birer manyetik alandır ve sen olan Avatar, bu manyetik alanlarda bilinç olarak yükseldikçe, düşünce frekansın da yükselerek değişime uğrar. Her Bir Vizyon Manyetik Alanda Tek Bir Avatar Bulunur. Takdir edersin ki her bir Avatar, tek başına bulunduğu kendi vizyon manyetik alanında, anda bu 5831 evrim veya bilinç seviyesinin sadece birinde mekan tutar.

Her sesin bir rengi ve her rengin de bir sesi vardır. Her bir rengin ve her bir sesin de kendine göre frekansları vardır bu nedenle Avatar'ın sevmekte olduğu renkler ve sesler de Avatar'ın bulunduğu evrim manyetik alanına bağlıdır.

Manyetik alanlar ne daralır ve ne de genişler. Sen Olan Avatar, eğer frekansını, şuur seviyeni, evrimini yükseltirsen bulunduğun evrim manyetik alanın değişir ve devamla bilincini, öz bilinç seviyesine yükseltirsin. 

Sen Yansımaların Olan ortamların, varlıkların ve renklerin, seslerin bazılarını sever bazılarını sevmezsen, senin etki alanın o seviyededir. Eğer ki sen tüm ortamı, varlıkları, renkleri ve sesleri sevebilir ve bir olarak görebilirsen, etki alanın da o oranda yükselmiş olur. Yani Hangi büyüklükteki kümeyi sen veya senin olarak kabul edersen o seviyedeki bilinçte olduğun anlaşılır.


"İsmail KEÇECİ Bilgileri"

1 Ekim 2020 Perşembe

ÖZGÜR DOSTLARIMIZ


(Oliver ve Çilek)


Tanrı'nın biricik evlatları olan doğadaki Dostlarımız;

Yaratıcı'nın sonsuz gücü sizinle olsun.

Biz insanlar artık sizlere gıpta ile bakıyoruz !

Çünkü Coronavirus etkisiyle,

Yerküre üzerinde hem sizler gibi özgürce hareket edemiyoruz.

Hem de, sizler gibi birbirimizle  yakınlaşamıyoruz..

Ölüm korkusu da cabası..!!

(T.Özenç,  1.10.2020)


(Oliver / Selimpaşa)


28 Eylül 2020 Pazartesi

HERMETİK ÖĞRETİ


Hermetik Öğreti
Hermetik öğretinin kökeni kadim Mısır’dır.
O, Mısır’ın bilgelik tanrısı Thoth tarafından insanlara verilmişti; daha sonra Yunanlılar ona Hermes Trimagistus (Üç Kez Bilge) adını verdiler. O ta en eski zamanlardan beri hep “Üstadların Üstadı” olarak övülüp selamlanmıştır. Eğer Hermes gerçekten var idiyse, o gerçekten ezoterik bilgeliğin babasıdır. Hayatının ayrıntıları kaybolmuş bulunuyor, fakat bir kabule göre, o İbrahim peygamberin çağdaşı idi.

Hermetik felsefe yedi basit prensibe dayanmaktadır.



 
1.- Her şey zihindir. Evren zihinseldir. Herşeyin kaynağı, canlı ve cansız herşeyin kozmik kökeni sonsuz yaratıcı zihindir.
2.-Yukarıda nasılsa aşagıda da öyledir, aşagıda nasılsa yukarıda da öyledir. Bizim üstümüzde, bizim anlayışımızın ötesinde katlar, daha yüksek boyutlar vardır.
3.- Titreşim Prensibi : Hiçbir şey durağan değildir, her şey hareket eder, titreşir. Her şey kendine özgü karakteristik bir titreşim hızına sahiptir.
4.-Kutbiyet Prensibi : Her şey ikilidir, herşeyin kutupları vardır. Karşıtlar doğaları itibarıyle birbirinin aynıdır, farklılıkları ancak titreşim hızları bakımından ise onlar hal değiştirebilirler. Böylelikle ruhsal enerji dünyadaki herhangi bir şeyi -fiziksel beden de dahil olmak üzere -olumlu biçimde etkileyebilir.
5.- Her şey içe ve dışa doğru akar. Her şeyin gel-git leri vardır. Her şey yükselir  ve de alçalır. Sağa doğru salınımın ölçüsü sola doğru salınımın ölçüsüdür. Ritm telafi eder. Zıtlar zıtları tedavi eder.
6.- Neden – sonuç ilişkisi : Her nedenin sonucu, her sonucun da nedeni vardır. Her şey yasaya göre cereyan eder, şans yalnızca henüz tanınmamış olan yasanın adıdır.
Her hastalığın kökü hasta kişininde katılımda bulunmuş olduğu bir olaylar zinciridir.
7.- Cinsiyet Prensibi : Cinsiyet her şeyde vardır, her şey erkek ve dişi prensiplerine sahiptir.

Keith SHERWOOD-Ruhsal Şifa Teknikleri