Hani Adem’e ve
meleklere yöneltilen sorular vardı, orada melek ancak kendine verilmiş olanı yapmaktan
ve bilmekten başka bir şey gerçekleştiremediğini belli etmişti, oysa Adem
bunların üstesinden gelmiş, idrak ve etki gücünü göstermişti. İşte insanın asıl
yapısı, Adem’in oradaki davranışında gizlidir. İnsan hiçbir zaman saf bir tesiri
alamaz, bu kesinlikle böyledir. Hiç ummadığınız zamanda alınmış bir tesirin,
adeta yumurtadan çatlayıp çıkarcasına sizi geri veya yüksek bir yöne sevk ettiğini
görürsünüz.
İnsan evrenin en önde
gelen paratonerlerindendir, insanın kutsallığı bundan ileri gelir. O hem
cesurdur, hem de cahildir, çok çeşitli tesirler altında kalmayı seve seve kabul
etmiştir. İnsan kendi realitesiyle ilgili tesirlerle birlikte daha üst bir
realitenin tesirlerini de alır demiştik. Eğer bu tesirler o varlıkta yeni bir
hareket, yeni bir faaliyet meydana getirebiliyorsa ardı ardına gelmeye başlar, çünkü
o kabaca belirli bir istasyonla bağlantıda olan radyo haline gelmiştir. İbre çeşitli
salınımlar yapmakta, kah üst bir realiteyi ifade eden bir tesirin istasyonuna
isabet etmekte, kah onu geçmektedir.
İşte hassasiyet içindeki
bir varlık böyle bir tesirin kıymetini anlar ve ruhi antenlerini bu tesir yönüne
doğrultur. Bu doğrultma olayı mutlu bir olaydır.
Fakat burada
devamlı kalabilmek çok büyük bir çabanın, yüksek bir dayanıklılığın ve şüphesiz
içinde bulunduğu realitedeki pek çok şeyin feda edilmesiyle yerine gelebilecek
bir durumdur. Feda sözünden amaç birey açısındandır, çünkü bir alt realite bir üst
realiteye göre daha rahattır, daha çekicidir. Çekiciden maksat, vaatleri
boldur, insanı vaktiyle kendine bağlamıştır.
SADIKLAR
PLANI-Ruhsal Tebliğler
Celse:
101 , Tarih: 24. 3. 1967
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder